Geziler sayfasina dönüs

9.Etap: Virginia-Florida arası:

 

2-4 Ekim 2006: Tam iki ay kaldığımız Istanbul'dan 2 Ekim'de Istanbul-New York seferini yapan THY uçağı ile ayrıldık. Niyetimiz New York'da birkaç gün kalarak bu kenti biraz olsa tanımakTimes meydanı, Empire State Binasısonra da yine uçak ile Vagabond'un karaya çekildiği Virginia eyaletinin Deltaville kasabasına en yakın havaalanı olan Richmond'a geçmek ve bir oto kiralayarak tekneye ulaşmak. Istanbul'da kaldığımız süre içinde oğlumuz Ömer'i, akrabalarımızı ve arkadaşlarımızı görüp hasret gidermek fırsatını bulduk. Ataköy Marina'da kalabalık bir denizsever guruba seyahatimiz hakkında bir sunum yaptık. Ancak iki ay inanılmaz bir şekilde çok çabuk geçti ve kendimizi uçakta buluverdik. Uçağa binerken de yıllar önce Bekoteknik'te beraber çalıştığımız Ahmet Inal Bey'i tesadüfen gördük ve yaşadığı New York'da görüşmek üzere telefon numarası teatisi yaptık. Uzun ama rahat bir yolculuktan sonra güneşli ve sıcak bir havada New York JFK havaalanına indik. Ağır bagajları emanete bırakıp metro ile şehre gitmek üzere asansöre bindiğimizde bir karadenizli vatandaşımız nezaket gösterek bizi otomobiline davet etti ve bizi Manhattan'daki otelimize kadar götürdü. Otelimiz Hudson nehri ile Central Park arasında yer alan ancak tamirde olduğu için diğer otellerden biraz daha hesaplı olan bir yer. Metro Pier 17Sanat eseriistasyonuna çok yakın olduğu için akşam hemen bir "Time Square" ziyareti yaptık ve gece pırıl pırıl yanan bu büyük şehri imrenerek seyrettik. Ertesi gün ise "Empire State Building"den başlayarak şehri turlamaya başladık. Çin mahallesi, Italyan mahallesi derken adanın güneyine geldik. Manhattan'ın güney ucundaki küçük alandan kalkıp şehir üzerinde dolaşan helikopter turları Nilgün için iyi bir video çekimi fırsatı oldu. Sonra biraz ötedeki Pier 17 de bir mola ve 42. sokağa doğru bir yürüyüş ve yorgun argın otele dönüş. Ertesi gün bu kez otelin yakınındaki "Riverside Park" ve marina, sonra "Central Park" gezisi ve 5. caddede bir yürüyüş bizi iyice yordu. Akşam Ahmet bey bizi şık bir Italyan lokantasında yemeğe davet etti, görüşemediğimiz yılları konuştuk uzun uzun. Bugün New York'daki son günümüz. Şansımıza havalar da çok iyi idi ve bu koca şehri doya doya gezebildik. Nilgün bir Broadway show görmek istemişti ama bu dar zamanda maalesef fırsat yakalayamadık, gelecek sefere umarız fırsatı yakalarız.

5-27 Ekim 2006: Sabah oteli terkedip metro ile havaalanına gittik. Bagajlarımızı emanetten alıp bizi Richmond'a götürecek uçağımıza yerleştik. Öğleden sonra bir saatlik bir uçuş ile Roi SoleilÇekek yerindeRichmond havaalanına ulaştık ve havaalanından bir otomobil kiralayarak (Böyle bir mesafe için taksi tutmaktan çok daha ucuza çıkılıyor.) yaklaşık 110 km uzaklıktaki Deltaville'de bizi bekleyen teknemize 16:30 da kavuştuk. Komşularımız "Roi Soleil" teknesindeki Gigi ve Lulu bize tekrar hoşgeldiniz dediler. Onların da niyeti bizim gibi hazırlıkları yapıp denize inerek güneye, sıcak iklimlere doğru yola çıkmak. Biz de kolları sıvayıp işe koyulduk. Motorda çıkan stop etmeme arızası dışındaki tüm işleri kendimiz yapmaya kararlıyız. Teknenin dibe sürtmekten aşınmış olan salma ön bölümüne epoksi kaplaması yaparak işe başladık. Sonra bütün tekneye iki kat zehirli boya sürdük. ICW de sarıya boyanan baş ve kıç omuzlukları temizleyip tüm bordaları cilaladık. Bütün paslanmaz aksam temizlenip yeniden cilalandı. Fırtınadan etkilenmemeleri için söktüğümüz yelkenleri yeniden taktık. Bu arada fırsat yaratıp Deltaville civarını gezmeyi de ihmal etmedik tabi. Özellikle haftasonları eski geleneklerini tekrar yaşatan Williamsburg ilgimizi çekti. Kuzey-güney savaşını tekrar canlandırıyorlar ve Denizciler müzesiWillamsburgepey de ziyaretçi çekiyorlar. Ayrıca yine Deltaville'nin güneyindeki Newport News kentindeki Mariners Museum (Denizciler müzesi) de hoşumuza giden yerler arasında oldu. Nilgün'ün gözlerinde çıkan problem için yakındaki Baltimore kentindeki bir göz hastanesine gidip gerekli kontrolleri yaptıdık ve durumun iyiye gittiğini teyit ettirdik. Deltaville'e gelirken artık can çekişmeye başlayan ve şarj tutmayan akülerimizi yeniledik. Oriental'daki su baskınından sonra bozulan tatlı su hidroforumuz tamir tutmayınca mecburen bir yenisini almak zorunda kaldık. Havalar da bazen sıcak ve güneşli bazen de soğuk ve yağmurlu ama çekek yerinde elektrik var ve bir elektrik sobası bizi gayet güzel idare etti. Ancak buralara kışın yaklaştığı belli oluyor, ağaçlar sararıp yaprak dökmeye başladılar, geceler ayaz yapmaya başladı. Bir an önce güneye inmezsek bayağı üşüyeceğe benzeriz. Biz de işlerimizi tamamlayıp denize inmeye hazır hale geldik. Çekek yeri ile anlaşıp 28 Ekim Cumartesi günü denize inmeyi kararlaştırdık.

28 Ekim-13 Kasım 2006: Anlaştığımız gibi lift Vagabond'u öğleden sonra kucaklayıp denize kavuşturdu. Niyetimiz hemen yandaki pontona geçerek Cumartesi ve Pazar orada kalıp hem makine bakımını yapmak hem de rüzgarlı havanın biraz kalmasını beklemek. Ancak denize indikten sonra makinenin çalışmadığını, marş basmadığını farkettik. Aman zaman derken makine ustası marş motoruna birkaç çekiç darbesi atarak marşın basmasını sağladı. Fakat rüzgar epey estiği için lift havuzundan bile çıkmadan havanın kalacağı tahmin edilen Pazartesi sabahına kadar orada kalmaya karar verdik. Zaten lift de Pazar günleri çalışmıyor. Pazartesi sabah cihazları çalıştırdığımızda derinlik göstergesinin "0"da takılıp kaldığını farkettik. Acaba bir yerin üstünü mü boyadık derken lift havuzundan çıkarçıkmaz karaya Camp le Jeuneoturuverdik. Daha yepyeni zehirli boyanın zarar görmemesi için sular yükselene Alikadar beklemeye, tekneyi zorlamamaya karar verdik. Bizim derinlik göstergesi meğerse doğru gösterirmiş. Daha önce yine cezirde girdiğimiz ve takılmadığımız lift kanalındaki su seviyesi de esen batı rüzgarlarının etkisi ile anormal azalmışmış. Bu yüzden saat 14:00 de kadar bekleyip de kendi kendimize yüzünce ancak Deltaville yarımadasının güneyindeki "Fishing Bay"e kadar gidip demirledik. Hava artık 17:00den sonra karamaya başlıyor. Bu saate kadar gidilecek yere ulaşmak gerek. ICW'de de gece karanlığında bir yere oturmadan gitmek ise her babayiğidin harcı değil, ancak yerli profesyoneller yapıyor. Burada demirlemiş olan "Roi Soleil" teknesindeki isviçreli dostlar bize misafir geldiler ve sakin bir gece geçirdik. Ertesi gün yine sakin bir havada 55 dm ötedeki Norfolk'a ulaştık ve kanala girmiş olduk. Burada su ve mazot ikmali yapıp bir gece demirde yattıktan sonra sabah oldukça kalabalık, yaklaşık 40 teknelik bir gurup ile köprüleri aşarak hemen yakındaki "Great Bridge" kasabasının rıhtımına aborde olduk. Burası ilginç bir yer, yürüme mesafesinde zengin çarşısı, internetli kütüphanesi, bol restoranı olan bir yer. Ancak ilk gün şort-tşört ile dolaşmamıza rağmen ikinci gün hava öyle bir soğudu ki polarlar bile bizi ısıtmaya yetmedi. Allahtan teknenin mazotlu kaloriferi çalıştı da ısınabildik. Ertesi sabah bir kar soğuğu ile yola koyulduk. Bizimle birlikte birçok tekne, çoğu da kanadalı, güneye iniyor. Herkes sarınıp sarmalanmış ayaza karşı korunmuş. Yapabildiğimiz kadar yol yapıp bir demir yerinde demirledik. Meteoroloji don ihbarı yapıyor. North River Bay adındaki bu demir yerinde kaloriferi açıp oturduk. Civarda bizden başka 4 tekne daha var. Bugün 4 Kasım Cumartesi, hava açık, sıcaklığı ise 10 derece civarı. Niyetimiz 78 mil uzaktaki Belhaven kasabasına demirlemek. Sığ iç deniz Albemarle'den geçip bir kanalı geride bıraktıktan sonra 16:30 da hava karamadan Belhaven'a ulaşıp demirledik. Sakin bir demir yeri, yine kaloriferi çalıştırıp Nilgunbir DVD filmi seyrederek akşamı geçirdik. Açık havada dolunay var ve etraf pırıl pırıl aydınlık. Sabah yine açık bir havada güneye doğru yol alan tekne kalabalığına katılarak, öğleden sonra saat ikide Oriental limanına girerek demirledik. Burası genç dostlarımız Selva ve Don Staub'un ikinci evlerinin olduğu bir yer. Kuzeye çıkarken de uğramıştık. Hemen karaya çıkıp evlerine gittik ve onları Köprü belerkenarkadaşları ile bahçede otururken bulduk. Ev inşaatları devam ediyor, bira üretmek için de belediyeden izni almışlar. Keyifleri yerinde idi. Akşam hep beraber m+m adındaki bir restoranda yemek yedikten sonra tekneye döndük. Ertesi gün de orada kaldık ve bir tatil yaptık. Alışveriş için biraz uzaktaki markete gideken de dönerken de bizi otomobillerine alan sıcak kanlı Oriental sakinleri oldu. 7 Kasım Salı günü yakındaki Beaufort NC şehrine gitmek üzere yola çıktık. Ancak baştan iyi olan hava şartları tam Beaufort'a girerken tufan gibi bir yağmur ile bozuldu. Rüzgar ise kafadan 20-30 knot esiyor. Sırılsıklam zorlukla yolumuzu bularak kalabalık demir yerine ulaştık ve demirledik. Akşam tekrar Staublar ile buluştuk ve evlerinde yemek yedikten sonra fazla gecikmeden tekneye döndük. İyiki de erken dönmüşüz zira o fırtnada demir tarayan bir tekne bizim zincire demirini takıp bize yanaştı. Uzun uğraştan sonra adamın demirini bizim zincirden kurtardık ve biz de kurtulmuş olduk. O 30 knot esen rüzgarda iki koca tekneyi birden milim kımıldamadan taşıyan demirimiz Ultra bizden bir aferin daha aldı. Beaufort'ta 3 gece kaldık. Genç dostlar Selva va Don bizi hiç yalnız bırakmadılar. Çarşı-pazar eksik giderdik ve akşamları da beraber olduk. Hele Don'un organize ettiği bir bira tanıtım gösterisinde Efes biralarını görünce çok şaşırdık. Sonra da onlara veda edip 10 Kasım günü tekrar güney yolcularına katıldık. Akşam ise gelirken durmadan geçtiğimiz "Camp Le Jeune" adındaki askeri bölgenin içindeki bir koya diğer teknelerin arasına demirledik. Kıyıya çıkmak yasak ama mükemmel korunmalı bir koy. Rahat bir gece geçirdik. Ertesi sabah yine konvoya katıldık. Yelkenli teknelerin süratleri aşağı yukarı aynı olduğu için saatli açılan köprüler dolayısı ile hep beraber seyir yapmak zorunda kalıyoruz. Bugün Cumartesi ve hava güneşli, tatilciler kanalda ve etraf çok kalabalık. Aralarında sıyrılıp "Carolina Beach" koyunun içindeki demir yerine kanadalı teknelerin arasına demirledik. Ertesi gün için sert rüzgar ihbarı var, dolayısı ile burada iki gece kalacağız. Mecburi tatil günümüzde tekne işleri ile uğraştık. Dışarısı yağmur, fırtına, botu bile indiremedik.

13 Kasım-18 Kasım 2006: Sabah "Carolina Beach" demir yerini güneşli bir havada terkettik. Niyetimiz Güney Carolina ve Georgia eyaletlerinin su yoluna girmeden Atlantiğe çıkarak okyanus seyri yapmak. Ancak Güney Carolina'nın Charleston şehrine uğramak zorundayız zira sipariş etmiş olduğumuz balon gönderini ki biz bunu pupa seyrinde ön yelkeni açmak için kullanacağız, burada teslim alacağız. Bu seyir için önümüzdeki "Cape Fear" koyunu geçiyoruz ve Atlantik çıkışının hemen yakınındaki bir marinada mazot ve su ikmalimizi tazeliyoruz. Sonra öğle üzeri Atlantik'e açıldık. Ancak tahminlerin aksine kafadan gelen bir rüzgar almaya başladık ki bu da motor seyri demek. Rüzgar ve dalga pek fazla olmadığı için günü rahat geçirdik. Yolumuz 120 dm kadar. Gece nöbet düzenine geçtik. Bir ara dalgalar büyüdü ise sonra azaldı ve sabah rahat bir şekilde Charleston girişinden kanala Charlestongirerek marinanın karşısındaki demir yerine demirledik. Botla marinanın bot iskelesine bağlandık ve 6 metre uzunluğundaki gönderi teslim aldık. Bizim 3 metre uzunluğundaki bot ile bu uzun nesneyi tekneye kadar götürmek ilginç oldu. Ertesi gün için yine şiddetli rüzgar ihbarı var. Onun için burada havanın kalacağı söylenen 17 kasım'a kadar 3 gece kalacağız. Ertesi gün akşamı beklenen rüzgar başladı. Ancak gelgit akıntısına paralel esen rüzgar kafadan gelince vaziyet iyi de akıntı ters dönünce bizim tekne de ters döndü ve rüzgarı kıçtan almaya başladık. Bu ise tam bir felaket, rüzgar ve akıntı ters olunca tekne rüzgarı kıçtan alıp zıncirinin üstüne gidiyor ve tabi sağa sola deli gibi kayıyor. Bizim durumumuzda olan diğer tekneler ile aramızda çok mesafe olduğu için çarpışmıyoruz ama bu tehlikeli dans akıntı tekrar dönene kadar devam etti ve bizi heyecanlandırdı. Komşumuz çift demir attığını ve rahat ettiğini söylüyor ama o rüzgarda ve karanlıkta demir atmak zor iş. Sabah rüzgarın yönü biraz değişince durum düzeldi ve herkes aynı yönde durmaya başladı. Öğlene doğru da sert hava kalınca biz de şehre çıkabildik. Cuma 17 kasımda bu kez Floridanın en kuzeyindeki St. Mary's girişine Atlantik üzerinden gitmek üzere Charleston'dan ayrıldık. Mesafe 150 dm kadar. Bu kez tam apazdan 15-18 knotluk bir kuzeybatı rüzgarı alınca Vagabond'un keyfi yerine geldi ve akşama kadar sıkı bir yelken seyri yapabildik. Bizimle birlikte Atlantik'ten giden teknelerin seslerini VHF ten dinleyerek yol alıyoruz. Gece ise rüzgar bir durdu bir kalktı. Yelken-motor seyir yapmak zorunda kaldık. Sabah ise geniş bir girişten tekrar kanala girerek Florida'nın kuzeydeki ilk limanı olan Fernandina Beach kasabasındaki marinadan su ve mazot ikmalimizi yaptık, öğlen hemen karşıdaki demir yerine giderek demirledik ve gece yolculuğunun yorgunluğunu attık. Böylece bakımı yapılmadığı için sığlıkları çok olan Georgia su yolunu atlamış olduk.

19 Kasım-26 Kasım 2006: Artık bundan sonraki hedefimiz olan Fort Lauderdale şehrine kadar kanaldan gideceğiz. Burada kanal bakımı iyi olduğu için kuma oturma tehlikesi pek yok Vero beachama bol köprülü bir dönem başlıyor. Ne yapalım buna da razı olmak gerek. Kuzeye çıkarken uğrayıp birkaç gün kaldığımız eski şehir St. Augustine kentine kadar bir kanal seyri yaptık. Yol yine güneye inenler ile dolu Ayrıca Pazar günü olduğu için lokal trafik de var. St. Augustine şehrinin köprüsü "Bridge of Lions" u geçip oldukça kalabalık demir yerine teknelerin arasına sıkışarak demirledik. Ancak Charlestondaki olay yani rüzgar ile akıntının ters olmaları işi burada da tekrarladı ve biz gece komşulara çarpmamak için demir toplayıp ferah bir yer bulup oraya demirledik. Bir dahaki sefere çıft demir (Bahama usulü) atmayı kararlaştırdık. Böylece akıntı ile tekne ters dönüğünde ikinci demire asılarak yer değiştirmeyecek ve tehlikeli şekilde demir üstüne gidemeyecek. Gerçekten de bu usulü bir sonraki demir yerimiz "New Smyrna" (Yeni İzmir) şehrinin demir yerinde denedik ve mükemmel bir netice aldık. Tekne akıntı dönünce ters döndü ama yerini hiç değiştirmedi. Özellikle kalabalık demir yerleri için iyi bir yöntem. Dikkat edilecek konu ise diğer teknelerin de aynı şekilde demirlemiş olmaları. Havalar da tam ısınmadı ama kuzeydeki kadar soğuk değil. Ancak hala polarlar ve ıslanmazlar ile yol alabiliyoruz. Florida kışın da sıcak olurmuş dediler ancak hiç de öyle görünmüyor. 21 Kasım günü "Cocoa Beach"de demirledikten sonra ertesi gün methini duyduğumuz "Vero Beach" de kalmaya niyetlendik. İşte burada Florida'ya geldiğimizi anladık zira hava iyiden iyiye ısındı ve polarları çıkartıp kısa kollular giyme fırsatını bulduk. Ancak burada demirlemek mümkün değil, yasak. Marinanın önünde Şükran günütonozlar var, az bir ücret karşılığında bunlara bağlanıyorsunuz. Marinaya yaklaşınca her bir tonoza üç teknenin bağlı olduğunu gördük. Bize de iki teknenin bağlı olduğu bir tonozda üçüncü tekne olarak bağlanmamız söylendi. Çaresiz bağlandık. Ancak çok sevimli kanadalı komşularımız olduğunu anlayınca bu durumdan hoşlandık. Komşularımız Joe ve Daniel ertesi gün amerikalıların meşhur "thanks giving day" leri (şükran günü) olduğunu ve marinada bir yemek verileceğini söyleyince ertesi gün de orada kalmaya karar verdik. İyiki de öyle yapmışız, birçok yatçı ile tanışıp sohbet etmek fırsatını bulduk, yemekte 170 kişi kadar vardık. Yemek sonrası alışveriş için şehre inmeye kalkınca heryerin tatil olduğunu öğrendik. Neticede bu şirin yerde bir gün daha kalıp çarşı ziyaretinde bulunduk ve 25 Kasım günü son duraktan bir öceki demir yerimiz "West Palm Beach"in "North Lake Worth" demir yerinde kaldık. Artık son durak Fort Lauderdale'e bir günlük yolumuz var ancak açtırmamız gereken 20 tane de köprü var. Bunların çoğu da saatli. Günlerden de pazar, yani ciddi miktarda lokal trafik olacak. Ancak sıcak ve güneşli havanın verdiği moralle bütün engelleri birer birer aşarak ve kalabalık bir kanaldan geçerek saat 16:00 da 19 Haziran günü terkettiğimiz Bruno'nun küçük marinasına bağlandık.

 

 

Geziler sayfasina dönüs