Geziler sayfasina dönüs

7.Etap: St. Martin-Florida arası:

StMartin-Florida haritası

 

6-7 Nisan 2006: Sabah tekrar karaya çıkıp biraz alışveriş yapıp biraz da gezip tekneye döndük. Alışveriş daha çok tekne projeleri için oldu, en önemlisi de sıcak havalarda daha da sıcak ve havasız kalan kuzineye bir fanlı davlumbaz yapmak. Böylece Nilgün yemek hazırlarken daha rahat olabilecek. Bakalım projeyi ne zaman gerçekleştirebileceğiz. Öğleden sonra 2:30 daki köprü açılışına yetişip açık denize çıktık. Bu kez de Marigot'nun kuzeyine demirleyip yola çıkmak için akşamı beklemeye başladık. Hedefimiz Amerikan adası St. CarşıdaCroix'nın kuzeyindeki Christianstedt şehri (17°45,0'K,64°41,9'B). Mesafe yaklaşık 85dm. Geçişi gece yapıp sabah Christianstedt'de olmayı planladık ve akşam hava kararırken Christianstedt sahilisaat 18:00 de Marigot demir yerinden ayrıldık. Hava sakin ve motor seyri yapacağımız kesin. Eh gece yelkenler ile uğraşmaktan ise böyle motora kuvvet gitmek daha uygun geliyor. Gece nöbet düzenimize geçik ve olaysız bir seyirden sonra saat 9:30 da geniş ve labirent gibi bir mercan sığlığının arasından geçerek St. Croix adasının Christianstedt limanında marinanın önüne demirledik. Hemen bot ile marinaya çıkıp yakındaki limanda bulunan gümrük ofisine uğradık ve giriş işlemlerimizi yaptırdık. Memurlar çok cana yakın davrandılar, Amerika'da 6 ay ikamet izni verdiler ve Türkiyeden geldiğimizi öğrenince pek bir hayret ettiler. Hemen şehre inip bir keşif gezisi yaptık. Danimarka mimarisi ile bezenmiş küçük ama şirin bir yer. Etrafın temizliği ve düzeni dikkat çekiyor. Sahilde bir kale, restoranlar ve dükkanları var. "Rum Runner" adındaki bir yerde öğle yemeğimizi yedik ve tura devam ettik. Şehrin hemen batısında bir deniz uçağı limanı var. St. Thomas adasının Charlotte Amalie limanına çalışıyorlar. Uçak trafiği de yoğun. Adayı gezmek için konuştuğumuz bir minibüs taksi yüksek fiyat isteyince (2 günlük otomobil kirası) oto kiralamaya karar verdik ve yorgun tekneye döndük. Gece esen rüzgar biraz dalga çıkarttı ve sallanarak uyuduk.

8-9 Nisan 2006: Sabah bota atlayıp şehre indik ve oto kiralama şirketinin aracını beklemeye başladık. Bu arada Ümit dalma malzemesi satan bir dükkandan numaralı camları olan bir Colomb marinaChristianstedt otelsualtı maskesi satın aldı, dalınca çok farkediyormuş. Yakında Buck adası (17°47,2'K,64°37,7'B) adında bir dalma yeri varmış, orada test ederiz herhalde. Saat 10:30 da minibüs bizi aldı ve şehrin hemen dışındaki rent-a-car ofisine götürdü. Yakışıklı bir otomobili bir günlüğüne kiraladık. Burada da trafik ters, soldan gidiyor, ama alışacağız artık. Önce adanın kuzey kıyısını batıya doğru gezmeye başladık. Tabiat zengin, ağaçlı bir yoldan giderek Kolomb koyuna ve koyun dibine yerleşmiş olan marinaya girdik. Marina bayağı dolu ve güzel. Her havaya kapalı olduğu için emniyetli bir yer. Marinanın dışındaki Kolomb koyu da geniş bir mercan kayalığı ile korunuyor ve birkaç demirli tekne var. Gezimize yine kuzeyden devam ettik ve adanın batısında bulunan Friederickstedt şehrine ulaştık. Christianstedt ile mukayese edince burası bir kasaba ancak adanın limanı burada ve yolcu gemileri buraya yanaşabiliyorlar. Burada ise turistleri otobüslere doldurup Christianstedt'e götürüyorlarmış. Limanada gemi olmadığı için ortalık sakin ve ölü bir şehir havası var. Bir esnaf lokantası görünümünde bir yer bularak öğle yemeğimizi yiyebildik ve bir orman içinden geçerek.geri döndük. Dönüş yolunda yoldaki bir süpermarketten alışveriş yaptık ve teknenin eksilen kumanyasını tamamladık. Market aynen Amerikadakı gibi zengin ve kocaman, uzun zamandır böylesini görmemiştik. Akşam tekne yine sallandı ama marinada bağlı Buck adasıtekneler bizden fazla Friederickstedtsallanıp halatlarına asılıyorlar. Yine en iyisi demir, ancak biraz ilerde şehrin hemen önünde bir küçük adanın kuytusundaki demir yeri daha sakin görünüyor. Çok kalabalık olduğu için demirlemeye cesaret edememiştik ama yarın gece oraya gideriz diyerek sallantılı bir uyku uyuduk. Ertesi sabah adanın doğu kıyısını gezdik. Güzel villalar ve siteler sahil boyunca yerleşmiş, oldukça zengin bir görüntü var, heryer bakımlı bahçeler ile dolu. Demek adanın lüks semti burası imiş. "Green Cay" marina ve yat kulübü de burada, sabah erken olduğu için pek kimseler yoktu. Adanın güneyinden dolaşarak şehre döndük ve otoyu teslim ettik. Kaleyi gezdik ve buradaki memurdan "Buck" adasına gitmek için gerekli izni aldık ve tekneye dönerek 3 dm doğudaki adaya yol verdik. Günlerden Pazar olduğu için yoğun bir yat trafiği var. Hatta adanın demir yer de lebaleb dolu. Biz de demirleyip bot ile mercan kayalarına giderek şnorkel ile daldık. Zengin bir balık yerleşimi var. Çok miktarda ve çok çeşitli rengarenk tropik mercan balıkları. Belli ki iyi korunmuş bir yer. Balıklar kaçmıyor, tam tersine yaklaşıyorlar. Bu muhteşem zenginliği seyrettik ve tekneye dönerek bu kez kalabalık demir yerine demirledik. Karaya çıkarak bir restoranda pahalı bir salata-şarap menüsünden sonra sakinleşen havada tekneye döndük. Kalan rüzgar ile her tekne bir tarafa dönmeye başladı ve biz de komşumuz katamaran ile hafiften tokuştuk. Gece başka olay olmadı ve sakin geçti.

10 Nisan 2006: Bugün hedefimiz 35 dm kuzeyimizde bulunan ve yine bir Amerikan adası olan St. John adasının güneydoğusundaki "Concordia" koyu (18°18,5'K,64°42,4'B). Milli park içinde yer alan bu koyda demirlemek yasak, uygun yerleştirilmiş tonozlar kullanılıyor. Hava doğu esiyor, saat 9:00 da şamandıraların arasından geçerek açık denize çıkınca yelkenlerimizi açtık ve nefis bir apaz seyri ile kuzeye çıkmaya başladık. Saat 14:20 de koya ulaştık ve tonoz şamandırasını alarak bağlandık. Bizden başka üç tekne daha var. Hemen yakındaki mercan adacığına yüzdük ve şnorkel ile burayı gezdik. Tabi ki "Buck" adası kadar zengin değil ama yine de canlı bir ortam görebildik. Burası milli park alanında olduğu için yerleşim yok ama otel inşaatına benzeyen bir inşaat var. Demekki dünya hep aynı, yasalar bir şekilde delinebiliyor ve korunmuş bölgelere inşaat yapılabiliyor. Yeter ki yeni vergi kaynakları oluşsun. Akşam karanlık bir gecede yemeğimizi yedik ve yattık. Christianstedt'e göre çok daha sakin bir koy.

11-12 Nisan 2006: Sabah saat 9:00 da tonozumuzu terkederek St. John adasının batısındaki büyük şehri Cruz'a (18°19,9'K,64°47,8'B) doğru yol verdik. Sadece 6 dm lik bir yolculuktan sonra saat 10:40 da Cruz'a ulaştık. Cruz dar bir girişi olan bir koyun etrafına kurulmuş. Koy tonozlara bağlanmış birçok tekneyi barındırıyor., oldukça kalabalık. Ayrıca adalar arası yolcu taşıyan küçük gemiler de koydaki iskeleyi kullanıyorlar. Yer bulmak çok zor. Biz önce mazot iskelesine yanaşıp eksilmiş olan mazotumuzu tamamladık. Yolcu gemisi limanıSonra da tonozdaki Charlotte Amalieteknelerin kenarına şöyle bir yanaşarak demirledik. Ancak rüzgar değiştikçe dönüyoruz ve iskeleye giden kanala çapariz veriyoruz. Baktık olacak gibi değil saat 12:00 de demirimizi toplayıp Amerikan Virgin adalarının en kalabalık olanı St. Thomas'a doğru yol almaya başladık. Yolda "Christmas bay" isimli bir koyda yemek ve deniz molası verdik ve dev yolcu gemilerinin bulunduğu Charlotte Amalie (18°20,2'K,64°55,5'B) limanına saat 16:45 de ulaştık. Charlotte Amalie US Virgin adalarının en büyük yerleşimi ve yolcu gemisi limanı hiç boş kalmıyor ve gelen turistler dolayısı ile canlı bir şehir. Biz inşaatı halen devam etmekte olan marinanın hemen açığına demirledik ve bot ile karaya çıkıp öncelikle telefon işkerimizi hallettik. Bu arada limandaki yolcu gemileri gitmeye başladılar ve şehirdeki dükkanlar kapanmaya başladı. Hayat tamamen bu gemilere bağlı, gemilerle gelen canlılık onlar gidince bitiyor ve bir hayalet şehir görüntüsü ortaya çıkıyor. Sahildeki bir restoranda yemeğimizi yiyip teknemize döndük ve bu ışık seli limanda sakin bir gece geçirdik. Sabah giden gemilerin yerine yenilerinin geldiğini hatta bir geminin de liman dışında demirde yattığını gördük. Bugün bizim liman günümüz, şehri gezdik, yolcu limanındaki alıveriş merkezine dolaştık, teleferik ile tepeye çıkıp şehri yukardan seyrettik. Nerdeyse bütün ada, hatta ertesi günkü hedefimiz olan Puerto Rico'nun doğusundaki küçük "Culebra" adası bile görünüyor. Öğle yemeğimizi bir meksika lokantasında yedik ve süpermarketten alışverişimizi yaparak tekneye döndük. Akşamı istirahat ile geçirdik.

13 Nisan 2006: Hava sakin, hafif bir güneydoğu rüzgarı var ve 20 dm uzaklıktaki Culebra adasına (18°18,2'K,64°17,9'B) gideceğiz. Saat 8:20 de limana yanaşmakta olan yolcu gemilerinin arasından geçerek batıya doğru motor ile gitmeye başladık. Şanslı bir gün zira hemen iki tane balık aldık. Ancak bir de şanssız taraf var ki telsizden mayday anonsları geliyor. Tam rotamız üzerinde 12 metre boyundaki bir motoryat su aldığını söylüyor ve yardım istiyor. Dürbünle görüş mesafesindeki tekneye diğer motoryatlar hemen ulaşıyorlar ama su alan tekne önce kıçını sulara gömüyor ve sonra yavaşça batıyor. Gelenler sahil güvenliğe ancak teknedekileri kurtardıklarını rapor ediyorlar. Geçmiş olsun dileklerimizle yola devam ediyoruz ve saat 12:10 da Culebra adasının güneyinden girilen ve bir mercan sığlığı ile korunmuş koyuna diğer teknelerin arasına demirliyoruz. Mercan sığlığı dışardan görünmediği için sanki tekneler açık denizde demirli gibi görünüyorlar ama demir yeri bayağı korunaklı. Burada yemek ve deniz molası verdikten sonra akşam koyun nihayetindeki kasaba "Dewey" önüne demirliyor ve geceyi bu tam korumalı yerde geçiriyoruz. Sahildeki restorandan gelen müzik ve şarkı sesleri sıkı bir yağmur ile kesiliyor.

14 Nisan 2006: Yağmur sonrası hava sakin. Dewey'i tekne ile şöyle bir turladıktan sonra saat 9:30 da Puerto Rico adasının güneydoğusundaki "Palmas del Mar" (18°04,7'K,65°47,8'B) Palmas del Marlimanına doğru yola çıktık. Hava sakin ama 8 knotluk bir güneydoğu rüzgarını tam kafadan alıyoruz. Motor ile 33 dm mesafedeki Palmas del Mar'a ilerlerken oltaya bir baraküda geldi. Eti pek iyi olmadığı için bu balığı almayıp hürriyetini iade ettik. Buraların en iyi balığı Mahi mahi (Lambuka) denilen balık. Adaya yaklaşınca tepemizde bir cephe bulutu geldi ve rüzgar ile birlikte dalgalar da irileşmeye başladı. Vagabond böyle havalara alışık olduğu için banamısın demiyor ama dalgalardan ıslanmaya başladık. Neyse cephe iki saat içinde geçti, rüzgar dönüp arkamızdan hafif esmeye başladı ve rahatladık. Saat 15:55 de limana girip demirledik. Lİman bir mendirek ile korunmuş koyun içinde, büyük bir site ve bir de marinası var. Demirde pek kimse yok, sadece bir küçük yelkenli var ancak halinden uzun süredir burada yattığı anlaşılıyor.. Solugan almıyor ve sakin. Yağmur ise aralıklarla yağıyor. Akşama doğru yağmur kesildi ve bot ile karaya çıkıp etrafı bir gezme imkanı bulduk. Burada Puerto Rico'da bir tatil olduğunu (Easter tatili) öğrendik. Millet sefada, sahildeki bir gazino tatilciler ile dolu. Biz de onlara katılıp birer içki içtikten sonra tekneye döndük.

15-18 Nisan 2006: Sabah pırıl pırıl güneşli ve çok sakin bir havada saat 6:30 da Palmas del Mar limanını terkettik. Puerto Rico adasının güneyindeki bir koyun içindeki "Salinas" (17°57,6'K,66°17,6'B) kasabasına gideceğiz. Pilot kitabına göre yatçılar tarafından tercih edilen bir yer, küçük bir marinası var ve demir yeri çok korunaklı. Mesafe 30 dm kadar. Sakin bir motor seyrinden sonra sığlıklardan geçerek saat 12:00 de Salinas'a ulaştık. Demir yeri ve marina dolu. Kendimize marinanın yakınında müsait bir demiryeri bulduk ve balçık zemine demirledik. Tatil dolayısı ile etraf kalabalık, millet bulabildiği her türlü deniz aracı ile dolaşıyor. Demirledikten sonra sıkı bir yağmur geldi ve teknede hapis kaldık. Ancak ertesi gün (Pazar ve tatilin son günü) sabah bot ile marinaya gittik ve karaya çıktık. Etrafı gezmek için taksi ve kiralık oto aradık ama onlar da tatilde ve biz ancak Salinas kasabasını yayan gezebildik. Burası bir tatil kasabası, otel, pansiyon ve restoran oldukça fazla. Tatil olduğu için etraf kalabalık. Chaka adlı bir yerde oturup sahibi Fidel ile sohbet ettik etrafı gezdik ve tekneye döndük. Ancak San Juan eski şehirPazartesi günü oto kiralama işini halledebildik ve doğrudan Puerto Rico'nun başşehri olan San Juan'a gittik. San Juan adanın kuzeyinde ve çok eski bir yerleşim. Oldukça büyük bir şehir. Limanın da yer aldığı eski şehir dar sokakları, çarşısı restoranları ile ilgi çeken güzel bir yer. Binalar eski ama bakımlı. Öğle yemeğimizi Colombus parkı karşısında bir lokantada yedik. Öğleden sonra kalabalık şehir plajını ve eski şehrin batı ucunda yer alan kaleyi gezdik. Yine bir süpermarket alışverişinden sonra yola koyulup Salinas'a ve teknemize döndük. Ertesi gün adanın güney kıyısını gezmek istedik ve yakındaki büyük şehir Ponce'ye gittik. Yol inşaatlarından dolayı şehirde kaybolup epey bir aradıktan sonra gümrüğü bulduk ve buradan sonra Dominik Cumhuriyetine gideceğimiz için çıkış işlemlerini yapmak istedik. Ancak gümrükteki memurlar Türk olduğumuzu görünce kuş gribinden dolayı tekneyi aramak istediklerini söylediler. Türkiyeden ayrılalı aylar geçtiğini söylememize rağmen ille de arama yapacağız dediler ve çaresiz tekneye döndük, marinanın mazot iskelesine yanaştık ve polisleri beklemeye başladık. Bu arada mazot eksiğimizi ve suyumuzu tamamlamayı ihmal etmedik. İki polis gelip bir kahve içip gittiler, zaralı bir şey yoktur diye de rapor tuttular. Böylece Puerto Rico'dan çıkış işlemlerimiz tamamlanmış oldu. Onlar gidince tekrar demir yerine döndük ve Ponce'ye bir daha gittik. Koca şehir, bir alışveriş merkezi bularak gezdik ve St. Croix'de 35$ a aldığımız plastik tekne ayakkabılarının burada 5$ a satıldığını görünce hayret ettik. Yorgun teknemize döndük.

19-20 Nisan 2006: Sabah çamaşır işleri, yakındaki bir restoranda internet bağlantısı ve otomobil iadesinden sonra 11:45 de yaklaşık 300 dm mesafedeki Luperon (19°53,9'K,70°57,2'B) kasabasına gitmek üzere demir aldık. Luperon Dominik Cumhuriyetinin kuzey kıyısında, girişi biraz zor ama çok korunaklı olduğu söylenen bir liman. Gümrük ve polis da olduğu için yatçılara uygun. Hesaba göre iki gün sürecek bir yolculuk. Önce Puerto Rico'nun güney sahilini batıya doğru gideceğiz, sonra kuzeybatıya yönelip İspanyola ve Puerto Rico adalarının arasındaki kanalı geçeceğiz ve sonra yine batıya yönelip Dominica adasının kuzey kıyısını takip ederek Haiti sınırına yakın olan Luperon'a ulaşacağız. Hava sakin, hafif bir doğu rüzgarı var ve motor ile gitmek zorundayız. Raporlara göre de önümüzdeki günlerde de sakin hava var. Bu şartlarda olaysız bir seyir yapmaya başladık. Geceleri nöbet düzenimize geçtik, 20-24 arası Nilgün, 24-4 arası Ümit ve 4-8 arası Ali. Ümit'in gelişi nöbet işimizi oldukça rahatlattı.

21-23 Nisan 2006: Yolculuğumuzun son gününde gece sertleyen bir hava ile karşılaştık. Luperona yaklaşınca rüzgar tekrar 15 knotlara ulaştı. Ancak tam pupadan geliyor ve bize yardımcı Luperonoluyor. Bu hava ile girişi bayağı zor ve mercan sığlıkları ile kum bankları arasından geçerek bir lagünün içine girdik. Lagünün içi genellikle yelkenliler ile dolu. Batıda iki tane marina var, güneyde ise kasabanın iskelesi. Kasabanın iskelesine yakın bir yere diğer teknelerin arasına demirledik. Bot ile karaya çıkıp giriş işlemlerimizi iskelenin hemen bitiminde bir koteyner-ofis içinde çalışan memurlar ile yaptık. Bizim pasaportlara hayretler içinde baktılar. Kasaba ise Vagabond ekibinde tam bir hayal kııklığı yarattı. Kırık dökük baraka binalar, sefil görünümlü bir ahali. Bir de seçimler varmış, heryerde afişler, gürültü patırtı. Dominik Cumhuriyeti diğer adalara göre daha fakir, bakalım diğer şehirleri Puero Platanasıl. Tekneye dönerken marinaya uğradık. Sığlık dolayısı ile 10 tekne kapasiteli bir iskeleleri var. Mazot ve su da mevcut. Happy hour diye içtiğimiz kahvelerden para da almadılar. Görüntüye göre burada yaşayan bir tekneci gurubu var ve marinayı bir kulüp olarak kullanıyorlar. Marinacılardan kiralık oto için yardım istedik, ertesi güne söz verdiler biz de Puerto Platateknemize döndük. Gece daha önce hiç görmediğimiz şiddette bir yağmur saatlerce yağdı. Ertesi sabah lagünün suyu kahverengiye dönmüştü. Bot ile marinaya gittik ve kiralık oto olmadığını ama bir taksinin geleceğini öğrendik. Marinanın sahibi ispanyol bir adam ile tanıştık, 30 yıldır buralarda imiş. Taksi ile anlaşarak yakındaki "Porto Plata" şehrine gittik. Limanı olan büyük bir yerleşim ve Salinas'dan çok daha güzel bir yer. Ancak yatlar için hiçbir yanaşma yeri yok, kuzeye açık bir ticari liman. Büyük bir marina projesi olduğunu öğrenebildik sadece. Bir puro satan dükkanda Ümit puro ihtiyacını giderdi, şık bir restoranda da öğle yemeğimizi yedik ve yine bir süpermarket bularak tekne ihtiyaçlarını tamamladık. 23 Nisan bir Pazar günü ve biz de Pazar tatili yapacağız, teknede kalıp biraz iş biraz dinlenme sonra da marinadan mazot alma işi var sadece. Huysuzluk eden kıçtan takma motoru Ümit ile dağıtıp yeni bir karbüratör contası imal ettik ve motor biraz daha iyi çalışmaya başladı, su yapan contaları takviye ettik, otomatik sintineyi çalışır hale getirdik ve saat 16:00 da marinaya yanaşıp mazot ve su aldık ancak rüzgardan ayrılamayıp gece de mazot iskelesinde kaldık. Akşam yemeğimizi marinanın restoranında yedik ve sakinleşen hava ile rahat bir gece geçirdik.

24-25 Nisan 2006: Sabah erken mazot iskelesinden kalkıp demire çıktık ve bu kez botla marinaya gittik ve taksimiz gelip bizi önce çıkış işlemleri için Luperon'a sonra Dominika SantiagoCumhuriyetinin ikinci büyük şehri olan Santiago'ya götürmek üzere aldı. Santiago Porto Plata'dan daha da büyük bir şehir. Kısıtlı zaman içinde şehir merkezini, çarşısını gezdik ve ilginç bir lokantada öğle yemeğimizi yedik. Vahşi batı dekorundaki lokantada garsonlar da kovboy kılığında idiler. Dönüşte Luperonun biraz batısında Haiti sınırına yakın bir koy içinde yerleşmiş "La Isabella" kentine gittik. Burası Kristof Kolomb'un kurduğu ilk Ispanyol kenti imiş. Günümüze pek fazla birşey kalmamış ama müze ilgi çekici idi. Sonrasında tekneye döndük, yol hazırlıklarımızı tamamlayıp saat 19:15 de "Turks&Caicos" Salt Cayadalarının güneybatısındaki küçük ada Salt Cay'in batısındaki koya (21°19,6'K,71°13,0'B) gitmek üzere Luperon demir yerini terkettik. Mesafe 85 dm, rota kuzey. Doğu rüzgarı 18 knot esiyor ve biz de geceyi yelken yaparak geçirmek imkanına kavuştuk. Ertesi sabah saat 10:00 da inanılmaz temizlikteki bir suya dibi görerek demirimizi attık. Demir kontrolu için denizde dolanırken Ümit köpekbalıklarını görerek hemen tekneye kaçmamızı sağladı. Demiri de bot yardımı ile bir kaya çukuruna atarak sağlama aldık. Bot ile karaya çıktığımızda ıssız bir ada ile karşılaştık. Adanın içinde terkedilmiş bir koca tuzla ve birkaç ev var. Ortalık ise sakin pek bir kimse görünmüyor. Sahildeki dalış kulübünde rastladığımız amerikalı öncelikle köpekbalıklarının zararsız olduğunu sonra da adada pek fazla bir hayat olmadığını söyledi. Mevsim kışın imiş, yaza pek kimse kalmıyormuş. Hatta öğle yemeği yediğimiz baraka restoranın (Green Flash) sahipleri de dükkanı kapatıp Amerikaya yazlamaya gideceklerini söylediler zira buralarda sezon kışın, yazları çok sıcak ve rutubetli, hekes ortadan kayboluyor. Adada yetişen birşey yok, bütün ihtiyaçları bir motor ile Grand Turk adasından geliyormuş. Bir de haftada üç gün gelen küçük uçak irtibatlarını sağlıyor. Tekneye dönerek akşamı sakin geçirdik.

26-28 Nisan 2006: Sabah Salt Cay'in kuzeyindeki mercan kayalığına demirleyip daldık. Pek fazla birşey göremedik ama su çok temizdi. Toparlandık ve 7 dm kuzeyimizde bulunan Grand Turk adasının South Base limanına (21°25,6'K,71°08,8'B) saat 10:40 da yol verdik. Gümrük adanın buralarında bir yerlerde imiş, yaklaşınca kocaman ve yepyeni bir yolcu gemisi iskelesi ve çevresinde hala inşaatı devam eden tesisler, çarşı, restoran, yüzme havuzu, gördük. Ancak botla gittiğimiz iskelede inşaat işçilerinden başkasını göremeyince Grand Turc adasıbiraz ilerdeki küçük iskeleye gittik ve zorlukla da olsa gümrükçüyü bulduk. Gümrük ve polis işlemlerini de tamamlayınca toparlandık ve bu kez adanın batısında uzun bir mercan kayalığı ile korunmuş "Front Street Anchorage" (Cockburn Town) demir yerine (21°28,1'K,71°08,9'B) giderek demirledik. KarayaGrand Turk adası oldukça yakınız ve bot için uygun bir de ahşap iskelesi var. Hemen karaya çıkıp şehri dolaşmaya başladık. Çok iyi düzenlenmiş, temiz ve düzenli bir yer. Öncelikle telefon bulup memleketi aradık, Ümit damat da hasret giderdi ancak bu adada telefon gerçekten çok pahalı, 10$lık telefon kartı ancak 3 dakika konuşturuyor. Çok cici bir butik otelin sahibi ile sohbet ettik ve bize otelini gösterdi. Bu arada dün gittiğimiz iskeleye iri bir gemi yanaştı ve yolcular şehre inmeye başladılar. Yolcu gemileri bu adaya da hayat veriyorlar anlaşılan. Şehir gezisini bitirince tekneye döndük ve bir deniz sefasından sonra sakin bir akşam geçirdik. Ertesi gün şehre çıkıp kiralık motorsiklet aradık ama adamın elinde hiç kalmamış, çaresiz bir taksi ile limana gittik. Koca bir yolcu gemisi yanaşmış, ilk geldiğimiz günkü ıssızlık gitmiş, ortalık tam bir curcunaya dönüşmüş, yolculardan kimisi denize giriyor, kimisi havuza, dükkanlar açılmış, alışveriş başlamış restoran dolu. Bu kalabalık arasında biraz dolaştık ve şehre geri döndük. Kumsalın kenarındaki bir lokantada yemeğimizi yedik ve tekneye döndük. Hava çok sakin deniz dümdüz hemen maske ve şnorkelleri takıp mercanları incelemeye başladık. Tekne sanki havada asılı gibi duruyor, 3 metre suda herşey pırıl pırıl görünüyor. Akşam ise karaya çıkıp bir kafede hafif bir yemek yedik ve tekneye döndük. Ertesi sabah bu kez tüp ile dalmaya gittik. Ümit, Ali ve rehberimiz bir bot ile sığlığın bitimindeki duvara 45 dakika süren ve 20 metre derinliğe daldık. Mercanlar çok zengin, tabi tropik balıklar da öyle. Akşam üzeri ise karaya çıkarak adanın kuzeyini keşfe çıktık. Akşam ise teknede yine sakin geçti.

29 Nisan 2006: Günlerdir sakin olan rüzgar bu kez kuzeyden esmeye başladı. Demir yerimiz kuzey rüzgarında dalga alıyor. Olduğumuz yerde sallanmaya başladık, pek durulur gibi değil. Öncelikle şehre inip son alışverişi yapmak, sonra da buradan kaçmak lazım. Botla karaya çıkıp önce internet bağlantısını hallettik, sonra da yakındaki bir süpermarketten ihtiyaçlarımızı aldık ve gecikmeden tekneye döndük. Son hazırlıkları yapıp mercan kayaları arasından dalgalarla sallanarak geçtik ve demir yerimizi saat 12:45 de terkettik. Bugünkü hedefimiz Caicos adalarının güneydoğusundaki South Caicos adasının Cocburn limanı (21°29,5'K,71°32,3'B). Mesafe 21 dm, rüzgar kuzeyden 18 knot, rotamız batı. Nefis bir apaz seyri ile saat 17:00 de South Caicos adasının güneyindeki demir yerine ulaştık. Demir yeri batıya açık olmasına ve rüzgarı da batıdan almasına rağmen dalga almıyor, solugan da yok. Civarda demirlemiş 10 civarında tekne var. Bir de kocaman yük gemisi. Rüzgara da kıçını dönmüş öylece demirde duruyor. Meğerse kıç demirini de atmış. Neden böyle yaptığını biz de demirleyince anladık zira burada şiddetli bir akıntı var. Rüzgar ve akıntı birbirine ters, bizim kayık da ikisine de ters bir şekilde durdu, gerçekten garip bir durum, demire asılmadan geceyi öylece durarak geçirdik.

30 Nisan-1 Mayıs 2006: Caicos adaları açık tarafı güneye bakan bir hilal şeklinde yerleşmiş bir adalar gurubu, ancak çok sığlık, bütün adalara gitmek bizim için mümkün değil. Onun için biz hilalin doğu ucundan batı ucuna 2-3 metre derinlikteki bir bankı aşarak gideceğiz. Hedef batı uçtaki Provo adasının Sapodilla koyu (21°44,5'K,72°17,2'B). Mesafe 45dm, rota batı. Saat 6:10 da demirimizi alarak yola koyulduk. Bank sığ ancak korunaklı, dalga yok, su inanılmaz güzellikteki bir mavi renkte, salmanın altında bazen 50 cm, bazen de 70 cm su Caicos Adalarıvar ve biz önce yelken sonra motor bu güzellikte seyrediyoruz. Salmamızı dibe vurmadan Caicos bankını geçtik ve öğleden sonra saat 14:30 da Sapodilla Sapodilla baybay'e ulaştık. Koy güneye oldukça açık bir koy, 2 metre derinliğe demirledik. Yani salmamızın altında 20 cm su kaldı. Ancak tahminler güneyli bir rüzgar öngörmüyor ve bu şekilde demirde kalabiliriz. Bot ile kumsala çıktık ancak günlerden pazar olduğu için her yer kapalı. Zaten dağınık bir yerleşim olduğu için ücra bir yerdeyiz. Ama liman ve gümrük hemen yakında, yürüme mesafesinde veya bot ile gidebiliriz. Akşamı teknede geçirdik. Ertesi sabah bot ile limana giderek çıkış işlemlerimizi yaptırdık ve botu kumsala çekerek ada turuna çıktık. Komşu teknelerden öğrendiğimize göre otostop iyi çalışıyormuş, gerçekten de öyle oldu ve yola çıkar çıkmaz bir hanım bizi aldı ve merkezden geçerek otellerin bulunduğu kuzey kıyısında bir yere bıraktı. Yolda kuzeydeki marinayı da görmek imkanı oldu. Ada yam bir şantiye görünümünde, heryerde site, otel, çarşı inşaatı var. Bunlar tamamlanırsa Provo adası önemli bir turistik merkez haline dönüşecek herhalde. Halen açık olan oteller ise dolu, geniş bir turist kitlesini görmek mümkün. Böyle kalabalık bir yerde öğle yemeğimizi yedik, çarşıyı gezdik ve merkezdeki bir supermarkete uğrayıp tekneye döndük. Sular çekilmiş ve botu 50 metre kadar kumda sürüklememiz gerekti. Bu gece Turks&Caicos adalarındaki son gecemiz, yarın Bahama adalarına geçeceğiz.

2 Mayıs 2006: Provo adasının Sapodilla Bay demir yerini saat 6:00 da terkettik. Rüzgar doğudan 5-6 knot civarında esiyor ve biz bu sakin havada sığ suları bırakıp Bahama adalarının doğusundaki Mayaguana adasına (22°19,6'K,73°02,2'B) doğru motor seyrine başladık. Mayaguana adasının güneyinde, güneyi uzun bir mercan sığlığı ile korunmuş bir koy var, korunaklı bir demir yeri olarak görünüyor. Bu koyun doğusunda ise Mayaguana adasının küçük yerleşimi bulunuyor. Yolumuz 53 dm ve sakin bir motor seyrinden sonra saat15:45 de demir yerimize ulaşıyoruz. Mayaguana yerleşimi 7 dm doğuda olduğu için giriş işlemleri için oraya gitmekten vazgeçiyoruz ve bu işi daha ilerdeki bir limana bırakıyoruz. Bizden başka üç tekne daha var. Mercanlar ise demir yerini gerçekten iyi koruyorlar ve sallanmadan rahat bir akşam ve gece geçiriyoruz.

3 Mayıs 2006: Batımızda, 43 dm mesafede Acklins adasının Atwood koyu (22°43,2'K,73°52,9'B) var. Mayıs ayına gelmiş olmamıza rağmen halen çoğunlukla doğulu rüzgarlar devam Atwwod koyuediyor, bugün de 9-12 knot arası kuzeydoğu rüzgarı var. Ancak bu kadar rüzgar bizim ağır Vagabond'u tatminkar bir şekilde götürmeye yetişmiyor. Yine bir motor seyri olacak. Saat 7:30 da Mayaguana'yı terkettik ve motorla Atwood koyuna yol verdik. Olaysız bir seyirden sonra saat 17:20 de Atwood koyuna girdik. Burada yerleşim yok, genişçe bir koy. İçerisi tamamen kumsal ve arkasında palmiye ve tropik ağaçlardan oluşan bir orman var. Koyun kuzeye bakan girişi mercan sığlıkları ile kaplı olmasına rağmen solugan alıyor. İçerde bir iri motoryat ve bir de yelkenli demirlemiş. Biz de ikisinin arasına bir yey demirledik ve soluganı baştan alacak şekilde zincire bir halat bağlayıp biraz daha saldık ve bu halatı kıça bağladık. Böylece rüzgarı biraz yandan almamıza rağmen soluganı baştan aldık ve yalpaya düşmedik. Biraz karmaşık bir sistem olmasına rağmen çok etkili ancak rüzgarın kesilmemesi ve/veya yön değiştirmemesi gerekli. Botla kumsala çıkıp uzun bir yürüyüşten sonra tekneye dönerken motoryattan çağırdılar ve gittğimizde tutmuş oldukları balıklardan birazını bize verdiler. Kısmet olan lambukayı akşam pişirdik, balık nefis idi. Yalpa düzeneği sayesinde solugana rağmen rahat bir gece geçirdik.

4-5 Mayıs 2006: Bahama adalarında batıya doğru ilerlemeye devam ediyoruz. Bugün önümüzde Long Island adasının kuzey kıyısının ortasında bulunan "Clarence Town" demir yeri (23°06,3'K,74°56,9'B) var. Mesafe 61 dm, rota kuzeybatı, rüzgar ise iyiden iyiye kalmış vaziyette. Sabah saat 6:00 da yola çıktık. Sakin bir denizde motor ile seyrederek saat 16:36 Clarence Town iskelesida Clarence Town koyunun doğusundaki demir yerine demirledik. Bizden başka 7-8 tekne daha demirli, sahilde bir kartpostal görüntüsü var. Nefis bir kumsal ve palmiye ağaçları önünde kristal gibi bir deniz. Koyun batı kıyısında küçük bir yerleşim, ve yanında yine küçük bir marina var. Marina balık tutmaya gelmiş Amerikan bayraklı motoryatlar ile dolu. Tekne neta olur olmaz bir deniz sefası yapıp yorgunlk attık ve akşamı bu nefis yerdeki manzarayı seyrederek geçirdik. Ertesi sabah yine çok sakin bir hava ile karşılaştık. Botla yakındaki mercan kayalıklarına gidip daldık ve oldukça zengin bir mercan/tropik balık manzarası bulduk. Su da çok temiz olduğu için bu büyüleyici manzarayı doya doya seyrettik. Sonra güneydoğudaki bir lagünü keşfetmeye gittik. Deniz yüzeyi o kadar sakin ki sanki bot havada gidiyormuş gibi geliyor. Sular çekilmiş olduğu için bazen botla bazen de yürüyerek bu güzel tabiatı da gördük ve tekneye döndük. Marina ile telsizle konuştuk ve mazot ve su eksiğimizi tamamlamak üzere yakıt iskelesine yanaştık. Eksiklerimizi tamamladıktan sonra hazır gelmişken bir de köye çıktık. Kocaman iki kiliseden başka birşey yok. Etrafa dağılmış birkaç ev, bir de bakkal hepsi bu. Bakkaldan biraz alışveriş yapıp biraz da sohbet ettikten sonra tekneye döndük ve demir yerimize giderek tekrar demirledik. Akşam sakin geçti.

6 Mayıs 2006: Bugün ıssız bir ada olan Conception adasına gideceğiz. Hava bermutat sakin, deniz de alıştığımız okyanusa göre dalgasız. Anlaşılan Atlantik'in kuzeyindeki fırtınalar bir ara vermişler ve Alizeler de artık bitmiş. Ada kuzeyde ve 38 dm mesafede. Saat 6:30 da demirimizi topladık ve Conception adasına doğru motor seyrine Köpek BalığıConception adasıbaşladık. Adanın batı kıyısında demirleyerek bot ile adanın ortasındaki lagüne gittik . Mangrov ağaçlarının arasındaki kanallardan nerdeyse adanın içinin tamamını gezmek mümkün. Burada karşılaştığımız bir botta bulunanlar kuzeybatıdaki demir yerinde (23°51,1'K,75°07,2'B) bulunan teknelerinin bir Vagabond 42 olduğunu söyledi. Biz de oraya gidiyoruz orada görüşürüz dedik ve bu ilginç lagünden ayrılıp "West Bay" adındaki demir yerine gittik ve bu kalabalık demir yerine, diğer Vagabond 42 nin yanına demirledik. Su burada da kristal gibi, bota atlayıp sahile gittik ve bermutat yüzme/dalma işlerine başladık. Burası da zengin bir mercan kayalığı barındırıyor. Ancak tropik balıkların yanında yaklaşık 2 metre boyunda da bir köpekbalığı da ortalıklarda dolaşıyor. Birbirimize bulaşmadan yolumuza devam ettik; Ümit köpekbalığının bir fotoğrafını almaya muvaffak oldu. Tekneye dönünce diğer Vagabondun sahibi bizi ziyarete geldi ve yaptığımız değişiklikleri inceledi. Makina mühendisi imiş ve birçok değişiklik yapmayı düşünüyormuş. Onlar gidince denizden batan bir güneş manzarası ile akşam yemeğimizi yedik ve batıya tamamen açık olan bu demir yerinde hiç sallanmadan rahat bir gece geçirdik.

7-8 Mayıs 2006: Exuma adalar gurubu Bahamaların ortasında yerleşik ve önemli şehri Georgetown Grand Exuma adasının kuzeyinde bulunuyor. Bugünkü hedefimiz Georgetown demir yeri, mesafemiz ise 43 dm. Hafif esen bir doğu rüzgarı eşliğinde saat 9:30 da demirimizi toplayarak West Bay'den ayrıldık. Long Island'ın kuzey ucundaki Calabash bay'e de şöyle ÇarşıGeorgetown demir yeribir girip çıkarak bir kanalın içine girdik ve Georgetown'un hemen doğusundaki demir yerine (23°30,0'K,75°45,9'B) saat 17:00 de ulaştık. Diğer teknelerin arasına 2,5 metre suya demirledik. Buradaki deniz biraz bulanık, daha önce gördüğümüz ıssız yerlerdeki gibi değil maalesef. Hemen botumuzu suya indirdik ve şehri keşfe çıktık. Ancak günlerden pazar ve heryer kapalı. Zaten pekde büyük bir yerleşim olmayan Geogetown'ı kısa sürede gezebildik. Açık olan tek restoran, Marinanın yanındaki Sam's Place'de bir akşam yemeği yiyip teknemize döndük. Ertesi gün tekrar karaya çıktık ve Bahama'ya giriş işlemlerimizi nihayet yaptık. Tekne için tam 300 US$ ücret aldılar. Açılmış olan çarşıyı ve dükkanları gezdik, telefon işlerini hallettik, süpermarketten alışveriş yaptık, bir esnaf lokantasında nefis bir öğle yemeği yedik ve tekneye döndük. Demirimizi toplayarak hemen kuzeydeki adanın güneyinde bulunan Voleyball koyuna giderek demirledik. Burası çeşitli koylardan oluşmuş bir yer. Ortadaki koyda Voleyball adında bir cafe/restoran var. Yalnız öğlenleri açık, ilginç bir yer. Heryer demirli tekne ile dolu, deniz de Georgetown demir yerine göre daha temiz. Kumsal ise mükemmel. Demirledikten sonra botla diğer koyları ve Restoran'ı gezmeye gittik. Akşamı ise teknede geçirdik.

9 Mayıs 2006: Yine Exumas gurubunun bir diğer adası "Lİttle Farmers Cay" (23°57,8'K,76°19,2'B) bugünkü hedefimiz. Yol 40 dm, hava yine yanık, hiç rüzgar yok. Saat 9:50 de demir yerimizi terkederek yola koyulduk. Bir müddet gittikten sonra adalar arasından geçerek kum banklarının arasından sığ bir denizden geçerek ufak bir ada olan Little Farmers Cay'e Ahşap heykelciL: Farmers Cay limansaat 17:40 da ulaştık. Ada ile kuzeyindeki adanın arasındaki kanala tertemiz bir suya demirledik. Ancak burada da akıntı var ve tekne demire hiç asılmadan öyle duruyor. Bu tür demirlemeye alışık olmayan bizler için çok garip bir durum. Adanın kuzey kıyısındaki yerleşime gitmek üzere botu hazırladık ve adanın iskelesine bağlanıp etrafı dolaşmaya başladık. Ortalıkta pek kimse görünmüyor, sakin bir yer. Ahşaptan heykeller yapan bir sanatkar bulup onun atölyesini ziyaret ettik. Sonra biraz daha yürüdük ve tekrar bu küçük yerleşimin merkezine geldik. Burada "Ocean Cabin" diye bir kulüp havasındaki restorana gittik. Sahibi 10 yıl kadar Libya'da çalışıp sonra tekrar adaya dönmüş biri. Libya'da arapça öğrenmiş ve de müslüman oluvermiş. Bizim Türk olduğumuzu öğrenince çok heyecanlandı, arapça bilmediğimizi anlatmak uzun zaman aldı. Hemen fotoğraflar gösterdi ve üçüncü karısından olma küçük kızının da müslüman olduğunu gururla söyleyip bizi tanıştırdı. Akşam seyretmemiz için iki tane dvd filim verdi. Herhalde Bahamalardaki tek müslüman olan bu adam ile sohbetimizden sonra tekneye döndük, sakin bir gece geçirdik. Havalar gerçekten çok iyi gidiyor ve gezimizin keyfini çıkartabiliyoruz.

10 Mayıs 2006: Exumasların bir diğer adası "Staniel Cay" (24°10,6'K,76°26,7'B) bugünkü adamız. Burada iki tane marina varmış, Yacht Club ve Happy people Marina. Ayrıca James Ocean Cabinin sahibinin kızıBond'un Thunderball adındaki filmi de buradaki "Thunderball Grotto" adında bir sualtı mağarasında çekilmiş. Yani gezecek epey yer var. Sabah karaya çıkıp Thunderball mağarasında balıkdvdleri iade edip Ocean Cabin sahiplerine veda ettikten sonra saat13:30 da suyun içinde öylesine duran zincirimizi ve demirimizi toplayıp sığlıkları geçerek Staniel Cay'e yöneldik. Hava yine sakin ve motorla gitmekten başka çare yok. Sağda solda kum bankları suyun da üzerine çıkmış gözüküyor. Altımızda 2,5 metre su ile banktan geçerek tekrar Atlantik tarafına geçtik ve sakin bir denizde yolumuza devam ettik. Bu mevsimde Atlantik de bayağı uslu, ne solugan ne de rüzgar var. Staniel cay demir yerine saat 17:40 da ulaştık. Yine akıntılı bir kanaldayız ve tekne öylesine duruyor. Rüzgar ve akıntı tekneyi dengeye getiriyor tekne ve zincire hiç asılmadan duruyor. Hemen botumuzu indirip sualtı mağarasına dalmaya gittik. Mağara ve etrafı tropik balık kaynıyor, bunları avlamak yasak, beslemek serbest. Dolayısı ile insanlardan kaçmıyorlar tam tersine üzerimize hücum ediyorlar. İnanılmaz bir görüntü, böylesini hiç görmemiştik. Ümit'in sualtı kamerasının şarjı bittiği için ertesi gün buraya tekrar gelmeyi kararlaştırdık ve tekneye dönerek akşam hazırlıklarına başladık. Gece komşu teknede parti vardı ve acayip patırtı yaptılar.

11 Mayıs 2006: Sabah botla yakındaki marinaya (Yacht Club) gittik. Marinanın çok şık bir bar ve restoranı var. Ayrıca da bir de oteli. Wifi internet bağlantısı da mümkün. Biz yürüyerek şehri dolaşmaya çıktık. Burası Bahamaların başşehri Nassau'dan tarifeli küçük uçaklar ile ulaşılabilen bir tatil baldesi. Minik bir de havaalanı var. Yine küçük oteller, pansiyonlar ve Staniel Cay Yact Clubtatil evleri var. Şehir içindeki "Happy People Marina" da açık. Hemen yanında da adanı denizden irtibatını sağlayan belediye iskelesi var. Ayrıca Yacht Club Staniel Cayile diğer maina arasında güzel bir kumsal turistleri ağırlıyor. Yacht Club'ün iskeleleri dolu, burası bayağı revaçta bir yer. Kasabayı turladıktan sonra biz de Yacht Club'e gittik ve internete bağlanmaya çalıştık ama sistem pek iyi çalışmadığı için başaramadık. Kulüpte hafif bir öğle yemeğinden sonra tekneye döndük ve gereçlerimizi alıp tekrar Thunderball mağarasına dalmaya gittik. Sanki bizi bekleyen balıkların arasına dalarak bol bol fotoğraf çektik. Tekneye dönerek Exuma adalarının milli parkı içinde bulunan "Warderick Wells Cay" e (24°23,7'K,76°37,9'B) gitmek üzere hazırliklarımıza başladık. Öylesine duran demirimizi saat 14:45 topladık ve tekrar Atlantik'e çıkarak 19 dm mesafedeki adaya durgun bir havada motor ile yol verdik. Saat 18:25 de de parkın tonozlarından birine bağlandık. Tabi akıntıdan tonoz şamandırasının teknenin altında kaldığını söylemeye gerek yok. Bu şekilde aykırı rüzgar ve akıntıda bağlanmaya alışmamız gerek. Akşam geç olduğu için ada gezisini ertesi güne bırakarak pırıl pırıl temiz denize girdik ve akıntıdan sürüklenmeden tekrar tekneye dönebildik. Akıntı gerçekten çok kuvvetli, sanki boğazda denize giriyoruz.

12 Mayıs 2006: Ertesi sabah park bekçisini makamında ziyaret ederek tonoz ücreti olan 20 US$ ı ödedik ve onun verdiği plana göre yayan bir ada turuna başladık. Tam tur başlangıç Parktaki balina iskeletinoktasındaki kumsalda kocaman (16 metre) bir balina iskeleti var. Yanındaki tabelada da balinanın plastik poşetlerin soluma yollarını tıkadığı içinExuma milli parkı tonoz yeri öldüğü yazılı. Ada koruma altında olduğu için bekçinin binasından başka bir bina da yok. Ağaçlar arasından geçip giden bir patika yolu işaretlemişler. Bu işaretleri takip ederek kaybolmadan adanın kuzeyini turlamak mümkün. Adadaki tepeden manzara bayağı güzel. Tepedeki bir noktaya ziyaretçilerin bıraktıkları isim tabelaları veya diğer tabii hatıralar var. Plastik veya cam eşya bırakmak yasak. Patikayı takip ederek tekrar başladığımız noktaya geldik ve tekneye dönerek 10 dm ötedeki "Highborne Cay" demir yerine (24°42,4'K,76°49,3'B) gitmek üzere saat 13:30 da tonozdan çözüldük. Rüzgar yine zayıf ve kolay bir yolculuktan sonra saat 17:40 da demir yerine demirledik. Rüzgar güneyden estiği için biraz dalga var ama rahatsız edici değil ve demirimiz mükemmel tutuyor. Yanımızda üç tekne daha demirli, biraz ilerde de küçük bir motoryat marinası görünüyor. Bahamasların başşehri olan Nassau'ya geçmek için bir durak olarak kullandığımız bu demir yerinde rahat bir gece geçiriyoruz ama komşularımız değişen rüzgarla birbirlerinin üzerlerine düştükleri için pek rahat değiller ve gece epey uğraşıyorlar.

13-17 Mayıs 2006: Bugün başşehir Nassau'ya gideceğiz. Sabah saat 8:30 da Highborne Cay demir yerini terkettik. Hafif bir rüzgarla motor ile seyrederek Nassau'ya doğru ilerlemeye başladık. Nassau'ya yaklaştığımızda kocaman bir şehir ortaya çıktı. Yine yolcu gemileri, ticari gemiler ve yatlarla dolu bir liman. Biraz dolandıktan sonra Nassau Harbour Club Cennet adası Atlantis otelMarina (25°04,5'K,77°18,7'B) isimli bir marina bulduk ve 16:00 da burada bir yere bağlandık. Karşımızda ise özel bir ada olan "Paradise Island" var. Hemen çıkıp telefon işlerine baktık. Marina bir yunanlıya ait imiş. Bayağı dolu. Müşteriler genellikle kocaman amerikan motoryatları. Ayrıca bir de oteli de var. Nassau çarşıMarinanın karşısında bir alışveriş merkezi var, orayı dolaştık, bir akşam yemeği yedik ve dvd kiralayarak tekneye döndük. Ertesi gün Pazar ve bir araba kiralayıp önce Paradise Island adasına gittik. Paradise Island (Cennet adası) kocaman bir otel (Atlantis), kumarhaneler, villalar, marina, restoranlar ve çarşı içeriyor. Buraları dolaşıp geri döndük ve bu kez New Province adasının batı kıyılarını gezmeye başladık. Kıyılar burada da oteller plajlar ve restoranlar ile dolmuş. Tabi bir de villalardan veya apartmanlardan oluşan siteler de var. Adanın güneyi ise kuzeyine göre nispeten daha sakin. Hergün 3 koca yolcu gemisinin yanaştığı liman ve çevresi ise bir başka alem, herşeyin kocaman bir çarşı, duty free dükkanları, restoranlar tamamen gemiden çıkacak turistlere yönelik bir yer. Burada arkadaşımız Ümit Türkiyeye dönmek istedi ancak çıkış işlemleri için gittiğimiz polis girişte bir eksiklik buldu ve geldiğiniz gibi gidin diyerek Ümit'in uçmasına engel oldu. Çaresiz Ümit Floridaya kadar bizimle olacak. Eski şehrin tepelerinde bir de kale var, gelmişken orayı da bir ziyaret ettik ve adanın doğusunu da gezdik ve otomobilimizi iade ettik. Marinanın karşısındaki supermarketten tekne alışverişinden sonra marina ile hesabı kestik ve harekete hazır vaziyete geldik. 17 Mayıs günü hazırlıklarımızı tamamlayıp Nassau Harbour Club Marinayı saat 11:00 de terkettik. Nassau kanalından çıkıp açık denizde sert ve kafadan esen bir rüzgarla ve iri dalgalar ile karşılaşınca ters yüzü demir yerine döndük. Yolda ise acayip bir yağmurla sırılsıklam ıslanarak saat 13:40 da demirledik. Yağmur demirledikten sonra da devam etti. Öğleden sonrayı ise kurumaya çalışarak geçirdik.

18-19 Mayıs 2006: Sabah 8:40 da düzelen hava ile tekrar yola koyulduk. Hedefimiz 109 dm mesafedeki "Gun Cay" demir yeri. Ancak arada Great Bahama Bank denilen bankı geçmek zorundayız. Herhalde bankın bir yerinde demirleyip geceyi orada geçirerek yolu ikiye böleceğiz. Hava kuzeykuzeydoğudan 8-10 knot civarında esiyor.Rahat bir seyir yapıyoruz. Yolda bayağı trafik var. Geçtiğimiz yol Nassau-Florida arasındaki yol, herkes bu yolu kullanıyor. Bankın girişine kadar derin sularda seyrettik. Tam bank girişinden önce bir balina sürüsünü gördük, tembel tembel denizin üzerinde dolaşıyorlardı. Akşama doğru banka girdik, derin sular bitti sığlık başladı. Hava o kadar sakin ki teknenin burnuna oturup sanki alçaktan uçan bir uçaktan aşağıyı seyrediyormuş gibi denizin dibini seyretmek, gelip geçen balıkları görmek mümkün. Hava kararmaya yüz tutunca tekne trafiğinin aktığı yoldan yarım dm kadar çıktık (25°28,5'K,78°21,5'B) ve 4 metre suya saat 19:50 de demirledik. Demir fenerimizi yaktık ve akşam yemeğimizi yiyip yattık. Denizin ortasında böyle demirleyip yatmak da ilginç bir tecrübe oldu doğrusu. Gece birçok tekne de bizim gibi demirleyip yattı. Sabah saat 6:50 de de demirimizi toplayıp yola devam ettik. Florida'nın karşısındaki Gun Cay'e 50 dm yolumuz kaldı. Yine motor ile yol alıyoruz. Saat 16:00 da Gun Cay'in doğusundaki demir yerine (25°34,9'K,79°18,7'B) diğer teknelerin arasına demirledik. Ortalama 3metre suyu olan Great Bahama Bank arkamızda kalmış oldu.

20 Mayıs 2006: Nihayet yolculuğumuzun ilk bölümünü bitirmek üzere bugün sabah saat 1:00 de hareket ediyoruz. Planımız gece sakinliğinde yol alıp sabah erken saatlerde Florida'nın Fort Lauderdale kentinin Port Everglades limanı girişinden "Intra Coastal Waterways" (ICW) su yoluna girmek ve Peace&Aloha teknesindeki dostlarımızın bizim için yer ayırdıkları "Bruno's Zoo" isimli küçük marinaya (26°07,8'K,80°07,3'B) bağlanmak. Mesafemiz 50 dm ve karanlık gecede Florida'nın ışıkları ile aydınlanmış gökyüzünü seyrederek güneyden kuzeye doğru akan "Golf Stream" akıntısının da yardımını alarak kuzey batımızda yer alan Fort Lauderdale doğru motor ile hızla ilerliyoruz. Hava gerçekten çok müsait, çok hafif bir güney rüzgarı var. Yine nöbet düzenine geçtik. Sabahın ilk ışıkları ile birlikte uzaktan Florida'nın yüksek apartmanların silueti görünmeye başladı bile. Denizdeki trafik de artmaya başladı. Sürekli meşgul olan telsizden bugün bir balık yakalama müsabakası bir de yelken yarışı olduğunu öğrendik. Etraf çılgın gibi koşuşturan balıkçı tekneleri ile dolu. Kanal girişinde ise yelkenliler ortaya çıktılar. İnanılmaz, Amerikada'yız. Kanala girdikten sonra iki köprüyü açtırarak geçtik ve Bruno'nun yerine bağlandık. 6-7 tekne bağlanabilen suyu ve elektriği olan makul ücretli bir bağlama yeri burası. Aslında adamın evinin bahçesi. Saat ise 10:40. Hemen telefona sarılıp önce Osman biraderimize sonra da gümrüğe gelişimizi haber ettik. Gümrük giriş işlemlerimizi telefonda yaptılar, Osman gelince de toparlanıp hep birlikte yolcu gemisi limanı girişi yanındaki polise giderek giriş işlemlerimizi tamamladık. Hepimize altı ay Amerikada kalma müsaadesi verdiler. Ertesi gün ise Guadelup adasından bu yana bize iki ay süresince eşlik etmiş olan Ümit arkadaşımızı uçağa bindirerek Tütkiye'ye gönderdik.

Geziler sayfasina dönüs