4.Etap: Gibraltar-Tobago arası:
20-30 Ekim 2005: Gibraltar'da verdiğimiz mola tam 11 gün sürdü. Ancak bu günler sırasında öyle yan gelip yattığımız sanılmasın. Çeşitli konularda birçok iş de bu arada çıktı. Marina Bay marinasındaki ikametimiz sırasında ilk misafirimizi ağırladık! Sevgili Teoman Arsay üç gece bizimle olmak için epey yol tepti, iki gününü yollarda geçirdi. Bu fedakarlığından dolayı kendisine müteşekkiriz. Sayesinde birçok haber aldık, hasret giderdik, seyahatimiz ve tekne konusunda önemli görüşler aldık. Getirdiği Yelken Dünyası ve Naviga mecmuaları sayesinde memleketimizin denizcilik haberlerine kavuştuk. Amerikada yaşayan kardeşim Osman Gibraltar'a HF modem diye bir cihaz gönderdi. SSB telsiz ve bilgisayar ile beraber kullanıldığında iki önemli görevi üstlenecek: Okyanusun ortasında bile email alıp vermek ve meteoroloji istasyonlarından hava haritaları (Weather fax) almak. Email'in değeri herkesçe malum ancak hava haritaları da bizim için çok önemli, 96 saat önümüzü görecek hale geldik. Cihazın montajı, Sailmail sitesine abone olup yeni adres almak, sistemi çalışır hale getirmek epey zamanımızı aldı. Gibraltar'ın ünlü bir deniz malzemeleri mağazası var: Sheppard's. Orayı da ziyaret edip bazı eksiklerimizi tamamladık ve Epirb cihazı alıp ve onun kayıt işini hallettik. Haritacıdan Atlantik haritası ve Rod Heikel'in yeni çıkmış olan "Dünya denizleri pilotu" kitabını aldık. Butan gazı tüplerimiz
(4ad. piknik) boşaldı. Son tüpteyiz. İtalya'da ve İspanya'da dolduramadılar. Gibraltart'da da mümkün olmadı, belki
Kanarya'larda doldurabilirler. Çare "Camping gaz" denen tüplerden ve regülatöründen almak. Bu marka her yerde var. Gibraltar'daki bayi Cumartesi kapalı olduğundan bisikletlere atlayıp komşu İspanyol kenti La Linea'ya geçtik. Buradaki bayi de kapalı olunca 20 Km batıdaki Algezira şehrine taksi ile giderek bir büyük mağazadan 3 Kg tüp ve regülatörünü alarak bu önemli eksiğimizi de giderdik. Bu fırsatta da yeni iki yer görmüş olduk. Gibraltar'daki çarşı ve bir supermarketten uzun yol için birkaç sefer alışveriş yaptık. Tabi bu arada Gibraltar gezilerini de unutmamak lazım. Daha önce gördüğümüz için asansörle çıkıp makak maymunlarını ziyaret etmedik ama bir manga kırmızı ceketli İngiliz askerinin şehir anahtarı törenini izledik. Main street denilen ana caddenin ise haritasını çıkarttık. Genellikle hint asıllıların işlettiği mağazalarda içki, sigara ve elektrik, elektronik cihazlar bol. Sigara ise İspanyanın yarı fiyatına. Bol miktarda İspanyol, az İngiliz, Hintli, Arap ve Musevinin, turistler ile birlikte yaşamakta oldukları bu yarımada hoş bir yer. Yatçılar için ise çok önemli bir durak.
31 Ekim 2005: Nihayet beklediğimiz gün geldi. Hava raporları cephe sisteminin geçtiğini, birkaç gün için yolumuz civarında yüksek basıncın hakim olacağını, yani havanın uygun olduğunu söylüyorlar. Biz de 610 dm'lik Gibraltar-Porto Santo (Madeira) geçişi için son hazırlıklarımızı yapıp gel-git saatini beklemeye başladık. Gibraltar boğazı yatçılar için zor bir geçit. Atlantik'ten Akdenize doğru devamlı 1,5 knot civarında bir akıntı var. Buna ilaveten gel-git akıntıları 6 saat bir tarafa, 6 saat diğer tarafa 2,5 knot'a varan hızlarda akabiliyorlar. Rüzgarın ve dalgaların etkileri de cabası. Uzun hesaplar sonucu saat 11:00 de yola çıkmamız ve doğrudan Afrika kıyısına geçip batıya yönelmemiz halinde 30 dm'lik boğazı rahat geçebileceğimizi gördük. Biz de öyle yapıp saat 11:10 da palamarlarımızı çözüp marinadan ayrıldık. Bizimle beraber yola çıkan birçok tekne hesabın doğru olacağını gösteriyor. Nefis bir apaz rüzgarla yelkenlerimizi doldurup Afrika kıyısına doğru yöneldik. Gibraltar koyundan çıkıp boğazı geçmeye başlayınca pruvadan esen 15 knotluk bir rüzgar ile karşılaştık ve ön yelkenleri toparlayıp bir an önce boğazdan çıkabilmek için motora yol verdik. Afrika kıyısından rotamızı tutturup batıya yönelince acayip bir akıntı ve dalgalar ile boğuşmaya başladık. Hızımız 1.7 dm'ne kadar düştü. Telsizden diğer teknelerin şikayetleri de geliyor. Bu hızla boğazı geçmek epey zaman alacak derken 4 saat sonra akıntı azaldı ve süratimiz önce 3-4 knotlara Tanca önlerinde ise 6 knota yükseldi ve saat 22:30 civarı kıyıları ışıl ışıl boğazı geçip Atlantik'e ulaştık. Ancak bu kez de rüzgar bitti ve biz aynen motorla yolumuza devam etmek zorunda kaldık. Yine vardiya sistemine devam.
1-4 Kasım 2005: Atlantik'e çıkınca rüzgar hariç herşey düzeldi. Hava açık, pupadan 5-6 knot rüzgar var ki bizi götürmeye yetmiyor ve motor seyrine zorluyor. Muhteşem Atlantik soluganı başladı. Dalga yüksekliği 3 mt civarında ama boyu 50-60 mt olunca teknemiz dalgaların üzerinden rahatça atlayabiliyor. Ana yelken açık motor seyrinde çok fazla yalpaya düşmeden lehimize çalışan 1 knot civarındaki akıntının da yardımı ile 6-6.5 knot süratle hedefe doğru koşturmaya başladık. Hedefimiz Porto Santo adası (33°03,5'K,16°19,0'B). 610 dm yolu bu sürat ile 4,5 günde alabileceğimizi hesapladık. Hemen kuzeyimizde bir alçak basınç sisteminin kuyruğu var, bize 4 gün içinde ulaşmamasını diliyoruz. İlk geceki yoğun gemi, yat ve telsiz trafiğinden sonra Atlantik'teki ikinci gecemizde herkes kayboldu, telsiz sustu, gökteki yıldızlarla başbaşa kaldık. İlk gün Nilgün'ün attığı oltaya ise derhal 1Kg'lık bir balık geldi ve iki akşamlık yemeğimiz de sağlanmış oldu. Atlantik bizi çok sakin bir hava ile karşıladı ama bunun faturası mazot olarak çıkıyor. Yelken yapamayınca mazot hesabı yapmaya başladık ve ucu ucuna da olsa yeteceği belli oldu. Motoru ekonomik devir olan 1900 dev/dak çalıştırırsak menzilimiz 600 dm'nin de üzerine çıkıyor. Süratimiz ise doğal olarak düşüyor ve 5-5,5 knot oluyor. Üçüncü akşama doğru akıntı desteğini iyice kesti ve GPS hızımız da 5-5,5 gibi oldu. Böyle gidersek Porto Santo'ya 5. gün gecesi ulaşacağız görünüyor. Hazır hava sakinken
bidonlardan depoya 40 Lt mazot aktardık. Gece
çok sakin ancak hava raporlarında soğuk cephenin yaklaştığını görünce tedbir olarak ana yelkene bir camadan attık. Beklenen cephe 4. günün öğle üzeri geldi. Gelip geçmesi ile birlikte rüzgar kuzeydoğuya döndü ve 20 knot civarında esmeye başladı. Tabi biraz da yağmur ve soğuk hava da geldi ama şu motor patırtısından kurtulduk ya, gerisi hiç önemli değil. Nihayet yelkenlerimiz bol rüzgar ile doldu ve hedefe doğru hızla koşturmaya sessizce devam ettik. Gece 27 knota çıkan rüzgar ile teknenin de sürati 7.5 knotu buldu. Bir gece operasyonu ile mizana yelkeni ve cenovayı kapatınca daha sakin bir şekilde seyretmeye başladık. Son gün hava da açtı, güneş yüzünü gösterdi, ancak kuzeydoğu rüzgarı da dalga çıkarınca ortalık iyice karıştı, hertaraftan gelen dalga ile sallana sallana kalabalık bir yunus sürüsünün karşılaması ile akşam saat 6:00 da Madeira adalarının küçüğü Porto Santo adasının limanına girip demirimizi attık. Portekiz'e giriş işlemlerini ertesi gün marinaya yanaşınca yapacağız. Şimdi yorgunluk atma zamanı, yani uzun bir uykuyu hakkettik. Gibraltar'dan Porto Santo'ya 600 dm'lik geçişimizi kazasız belasız selametle 4 Kasım günü tam 4 gün ve 6 saatte tamamlamış olduk.
5 Kasım 2005: Sabah marina görevlisi Nelson botu ile tekneye geldi. Yardımı ile limanın kuzeybatısına yerleşmiş ve boş görünen marinaya yanaşıp bağlandık. İki metre civarındaki gel-git'in etkisinden kurtulmak için denize çakılmış direklerde yükselip alçalan ponton ve
fingerler var. Karaya ulaşınca giriş işlemlerine başladık. Önce bir gümrük ziyareti, sonra ise marina ofis. İşleri pratikleştirmek amacı ile marinaya yetki vermişler, başka bir yere gitmeye gerek kalmadı, 15 dakikada işlemler bitti. Porto Santo adası Madeira adalarının küçük olanı. Diğeri 30 dm kadar güneybatıda yer alan Grand Madeira adası. Porto Santo'nun sermayesi ise güney kıyısındaki geniş kumsal ki böyle bir yer diğer adada yok. Yaklaşık 5000 kişilik yerleşim ise bu sahile paralel, şehir merkezi ise limana 2,5 km uzaklıkta. Madeira adasına çalışan feribot limanın güney kolunu kullanıyor. Mendirek duvarları limanı ziyaret etmiş olan teknelerin yaptıkları resimlerle dolu. Mat'ın 2002 Ekiminde yapılan amblemini hemen gördük, Nilgün de bizimkini yapacak. Öğleden sonra güzel havadan istifade bisikletlere atlayıp şehri görmeye gittik. Eli yüzü düzgün, temiz, küçük bir yer. İki tane supermarketi, birkaç dükkanı ve restoranı var, hepsi o kadar. Meraklısına bir de golf sahası mevcut. Akşam da biraz alışveriş yapıp tekneye döndük.
6-7 Kasım 2005: Bugün Pazar, Nilgün duvara resim yapacak. Şablonunu akşamdan hazırlamıştı zaten, kovaya boya ve fırçalarını doldurup mesaiye başladı. Hava açık ama rüzgar ara sıra bastırıyor, şablon uçmaz umarız. İki gündür ortalığı kasıp kavuran, sabahlara kadar azan Funchal'lı motorsikletçiler akşam feribotu ile geri dönecekler, kafamızı dinleyebileceğiz. Boya işinin ilk katları bitince bisikletlere atlayıp şehre gittik. Uzun yerleşimin batı taraflarına uzandık. Millet pazar gezmesinde. Dönüp merkezde biraz yürüdük. Kristof Kolomb evlenince bu adada yaşamış ve onun evini müze haline getirmişler. Ancak mevsim geçtiği için müze kapalı, gezemedik.
Havanın kararmasına doğru marinaya döndük. Funchal limanı çok dolu ve demir yerinin de rüzgar ve dalgaya açık olmasından dolayı Vagabond'u Porto Santo marinasında bırakıp Funchal'a feribot ile gidip gelmeye karar veriyoruz. Fransız komşularımızdan otel adresi alıp reservasyon yaptırdık. Yarın akşam 18:00 de kalkacak feribot ile gideceğiz. Pazartesi günü merkeze inip biletlerimizi aldık, dönüp marinaya gideceğimizi haber verdik ve çantalarımızı hazırlayıp feribota gittik. Porto Santo Funchal arası 30 dm ve feribot bu mesafeyi 2 saatte alıyor. Bizim Bandırma feribotuna benzer bayağı lüks bir gemi tam saatinde kalktı ve Atlantik dalgalarından pek de fazla etkilenmeden bizi ışıl ışıl parlayan Funchal limanına ulaştırdı. Kısa bir yürüyüş ile otelimizi bulduk. Yerleşip hemen bir gece turu yapıp etrafı keşfetmeye başladık. Otelimiz şehrin merkezinde ama gürültüden uzak. Zaten mevsim dolayısı ile pek fazla turist yok.
8-9 Kasım 2005: Funchal'da ilk günümüzde güneş yüzünü gösterdi ve kısa kollular ile turistik gezimize başladık. Akşam gezdiğimiz yerleri bir de gündüz gözü dolaşıp marinaya gittik. Gerçekten de ağzına kadar dolu ve demir yeri de sallanıyor. Tercihimiz doğru imiş. Marinanın hemen yanında bir balon müşteri bekliyor. Nilgün hemen kamerayı hazırlayıp balona binip çekime başladı. Sonra üstü açık otobüsler ile şehir turuna başladık. Batıdaki büyük otellerin bulunduğu Lido semtinde inip nefis bir öğle yemeği yedikten sonra adanın önemli turistik olayı olan sokak kızaklarını görmek için Monte denen tepeye çıktık. Beyaz elbiseli ve hasır şapkalı kızakçılar kızaklara bindirdikleri turistleri yokuş aşağı kaydırıyorlar. Tekrar merkeze inip biraz daha dolaştıktan sonra yorgun otelimize döndük. Ertesi gün şehrin bu kez doğusunu gezdik ve "Madeira Story Center" adında bir tarih müzesini gezerek adaların tarihi hakkında bilgi edindik. Öğle yemeğinden sonra Nilgün üç aydan bu yana ilk kez bir berberi ziyaret etti. Ali ise hala uzun saçlarla (?) dolaşıyor. Şehir merkezini iyice dolaştıktan sonra etesi gün sabah 8:00 de kalkacak feribotu yakalayabilmek için erken yattık.
10-11 Kasım 2005: Feribotumuz tam zamanında Porto Santo'ya hareket etti. Hava kapalı ve rüzgarlı. Kafadan gelen dalgaları yara yara bu kez 2,5 saat süren bir yolculuktan sonra limana girdik. Mevsim dışı olmasına rağmen epey yolcu var. Bunlardan bir kısmı Madeira'da kalan ancak günübirlik Porto Santo'yu ziyaret etmek isteyen turistler. Limanda hava uçuyor ama Vagabond'da herhangi bir hasar yok, herşey yerli yerinde. Marina daha bir kalabalıklaşmış. Nilgün'ün duvar resmi ise harika oldu. Hava raporlarını inceleyince Cumartesi Kanarya adaları için yola çıkmanın uygun olacağı görünüyor.Kuzeydoğudan 20 knot rüzgar tahmini var ki bize çok uygun. Biz de günü hazırlık ile geçirmeye başladık. Çamaşır, temizlik derken akşam oldu bile. Gece rüzgar durmaksızın esti ve liman içinde bile dalga çıkarttı. Sağnaklarda 35 knot görülüyor. Sallana sallana uyumaya çalıştık. Nerede oteldeki sabit yatak! Ertesi gün de yine hazırlıklar ve son bir alışveriş ile geçti. Rüzgar ise biraz düştü ama ara sıra yağmur da yağıyor. Bir an önce Güneye gitmek gerek, buralara kış gelmiş bile.
12-14 Kasım 2005: Sabah hava güneşli, sanki nihayet sizi ısıtmaya kara verdim burda kalın diyor. Ayrıca komşularımız da dalgaların çok yüksek olduğunu ve yola çıkmak için bekleyeceklerini söylüyorlar. Ancak dalgaların azalması için 4-5 gün beklemek gerek. Neticede çıkmaya karar verdik. Bugün yolumuz uzunca, 270 dm. Toparlandık,
marina ile hesabı kestik, gümrükçüye gideceğimizi haber verdik, liman içindeki lokantada hafif bir öğle yemeği yedik ve saat 13:30 da Kanarya adalarından Tenerife'nin Santa Cruz limanına (28°28,7'K,16°13,8'B) doğru hareket ettik. Muhtemel geçiş süresi 2 gün olacak. Limandan çıkar çıkmaz bizi 20 knot kuzeydoğu rüzgarı ile birlikte koca dalgalar karşıladı. Ana yelkene bir camadan atıp cenovayı denedik ama güneye gittiğimiz ve geniş apaz-iğnecik arası bir yönden rüzgar aldığımız için cenova çalışmadı. Tek başına camadanlı ana yelken, 20-30 knot esen rüzgar ve uygun yöndeki 1 knot civarındaki akıntı bize 6-7 knot yol yaptırıyor. Tenerife görünene kadar yani iki güne yakın bu düzende, ara sıra yağan bir yağmurla ıslanarak ve bir o yana bir bu yana sallanarak yelkenle gittik. Kuzeydeki fırtınaların yarattığı dalgalar genellikle kuzeydoğudan bazen de doğudan geliyor. Yalpa kaçınılmaz, sallanmaktan perişanız ama her an hedefe biraz daha yaklaşmak da bizi memnun ediyor. Hele Nilgün'ün oltasına yakalanıp problemsiz tekneye gelen lambuka bu keyfi daha da arttırdı. Bu düzende iki gün yol aldıktan sonra 14 Kasım Pazartesi günü saat 12:30 da katamaranının bir tamir için çıktığı direğinden bize hoş geldiniz diye seslenen Selçuk Karamanoğlu'na selam vererek Marina de Santa Cruz'a girdik. Yabancı bir ülkede türkçe karşılanmak çok hoş. Yarım saat süren beklemenin sonunda bizi bir yere aldılar. Fingerli ponton 2 metre civarındaki gelgiti hiç hissettirmiyor. Resmi işler ve kısa bir şehir turundan sonra tekneye dönüp sallantıdan uyuyamadığımız günlerin acısını çıkartmak için erkenden yattık.
15-17 Kasım 2005: Tenerife'de 4 gün kaldık. 2. günümüzde şehri dolaştık. Marina hemen şehrin göbeğinde olduğu için yürüyerek bu işi yapmak çok kolay
oldu, bisikletleri hiç çıkartmadık bile. Kocaman ve trafiği bol bir limanın arkasına kurulmuş olan bakımlı ve şirin bir şehir. Marinasında Gibraltar'da uğurladığımız ve iki yılda dünya turu yapacak olan "Blue Water Rally" tekneleri Karayiplere gitmek üzere hazırlık yapıyorlar. Ayrıca bir gurup Fransız teknesi de Fransa-Karayip yarışının ikinci ayağı için hazırlıkta. Bir çok da uzun yol teknesi var. Artık Atlantik geçecek tekneler ile beraberiz. Biz de yolda kırılan bumba alt baskı makarası ayağının bağlantısını aldık, şehri ve çarşısını gezdik ve iki günlüğüne otomobil kiraladık. Böylece adayı iyice dolaşıp turistçilik oynayacağız. Ayrıca şehir dışındaki bir depoya boş lpg tüplerimizi verip doldurtmak mümkün olacak. Böylece uzun zamandır doldurtmaya uğraştığımız tüpler bizi Amerikaya kadar idare edecek hale gelecek. Gezideki ilk durağımız adanın güneybatısındaki Candeleria şehri oldu. Mevsim sonu rahatlığını yaşayan bu sahil kasabasında kasabanın boyutları ile ters orantılı bir koca kilise ve uzun bir kumsal var. Etrafı şöyle bir dolaşıp adanın eski başkenti olan La Laguna şehrine gittik. Şehirde birçok eski bina dikkatimizi çekti. Santa Cruz'dan daha eski bir yerleşim olduğu belli. Burada bir öğle yemeği yiyip bu kez adanın kuzeybatı taraflarında yer alan Icod kasabasına geçtik. Burada adaya has dragon ağacının en yaşlısı (1000 yıl) ve büyüğünü görmek mümkün. Koca yemyeşil bir parkın içinde yine kocaman bir ağaç. Ağaç çizilince kan renginde bir sıvı akıyormuş ve bu sıvı kurutularak hekimlerce yaraların çabuk iyileşmesi için kullanılıyormuş. Ayrıca bu parkın içinde adanın ilk sakinleri olan Guanche'lerin yaşamış oldukları bir mağarayı da gördük. Geri dönerken ise adanın turistik yerleşimi Puerto de la Cruz'a uğradık. Turistler burada
yoğunlaşmışlar. Sayısız otel, pansiyon, restoran ve bol turist var. Bir kafede istirahat edip akşam şehre döndük. Ertesi gün ise ilk iş tüpçüye uğrayıp dolu tüplerimizi aldık ve adanın güneyindeki Guanche müzesini ziyaret etmek üzere Guimar kasabasına yöneldik. Dağların eteğinde kurulu bu kasabaya ulaştığımızda göğü bulutlar kapladı ve şiddetli bir yağmur başladı. Bir barda hafif bir öğle yemeği yiyip yağmur altında Guanche müzesine geçtik. Norveçli kaşif Thor Heyerdahl'in öncülüğü ile kurulmuş müzeyi düşen yıldırımlar eşliğinde gezdik. Neyseki biraz sonra hava düzeldi ve güneş açtı da biz gezimizi rahatça tamamladık. Müzede Guanche kalıntılarının haricinde Thor Heyerdahl'in okyanusu aştığı Ra teknelerinin de replikaları ilgi çekici idi. Ana fikir ise köse olan Guanchelerin tanrılarını neden hep sakallı olarak resmettkleri sorusunu sormak şeklinde idi. Müze ziyaretinden sonra sahildeki limana ve yakındaki alışveriş merkezine uğrayıp biraz alışveriş yaptıktan sonra marinaya geri döndük ve şehirdeki son saatlerimizi "Estambul Restaurant" adlı kebapçıda "Turkish kebab" yiyerek değerlendirmeyi düşünürken, buranın kapalı olmasından dolayı yakında bir yerde "Tropical kebab" yiyerek idare ettik. Bayağı iyi idi doğrusu.
18 Kasım 2005: Cuma günü Tenerife'den Las Palmas'a geçmek üzere erkenden polisi ziyaret edip çıkış damgamızı vurdurduk ve saat 8:15 de marinadan ayrıldık. Yolumuz 50 dm civarında, hava açık ve rüzgar yok. Nilgün bu kez 1,7 kiloluk iri bir lambuka balığı yakaladı ve kaçırmadan vasattan tekneye aldık. Yine taze balık yiyebileceğiz. Yolda Kayra2004 den tanıdığımız Teka teknesi ile VHF irtibatı kurduk ve Tenerife'ye gittiklerini öğrendik. Ay sonu tekrar Las Palmas'da olacaklarmış, görüşebileceğiz. Sakin havada olaysız yolculuk saat 17:15 de Grand Canaria adasının Las Palmas marinasının kuzeyindeki kalabalık demir yerinde
(28°07,9'K,15°25,5'B) sona erdi. Marina Atlantik Rallisi ARC tekneleri ile tamamen dolu. Ancak onlar gidince yer açılacak ve son hazırlıklarımızı yapmak üzere marinaya girebileceğiz. Demirledikten sonra botu hazırlayıp marinaya gittik ve ralliye katılan Türk teknesi Odienne mürettebatından Handan hanımın getirdiği "Yelken Dünyası" mecmuasının son sayısını teslim aldık. Yine orada tekneleri ile dünya turuna çıkmış olan Türkan hanım ile tanıştık ve görüşmek üzere sözleştik. Onlar da bizim gibi bir müddet daha Las Palmas'da kalıp Cape Verde üzerinden Atlantik'i geçmeyi planlıyorlar. Akşam ise Kayra 2004 den tanıdığımız ve ARC rallisine katılacak olan "Sail Dance" teknesinde yemeğe davet edildik ve hoş bir gece geçirip teknemize döndük.
19 Kasım-13 Aralık 2005: Seyahatimizin en uzun molasının sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bu süre içinde gezmekten çok önümüzdeki uzun Atlantik geçişi için hazırlık yaptık. Nihayet hem tekne hem de biz hazır olduk ve uygun hava beklemeye başladık. Meteoroloji bültenleri de 13 Aralık için yeşil ışık yaktılar ve biz de uzun yola çıkmaya karar verdik. Önce güneydeki 950 dm mesafedeki Cape Verde adalarına, oradan da batıya, 2000 dm mesafedeki Karayip adası Barbados'a yelken açacağız. Cape Verde'de yapacağımız kısa mola dahil 25-30 gün civarında süreceğini düşündüğümüz bu geçiş sırasında sizlerden tekrar ayrı kalacağımız için üzgünüz ama okyanus ortasında web sitesi güncellemek bizim için mümkün değil! Ondan dolayı şimdiden hepinize sağlıklı ve mutlu bir 2006 dileriz.
Las Palmas'da marinaya girebilmemiz için iki gün ARC (Atlantic Rally for Cruisers) rallisinin başlamasını bekledik. Bu ralli her yıl yaklaşık 230 tekneyi Las Palmas'tan alıp Karayip adası St Lucia'ya götürmeyi hedefliyor. Marina ağzına kadar ralli tekneleri ile dolu olduğundan demir yeri de bayağı kalabalık. Biz de yine demirde olan diğer Türk teknesi Katama mürettebatı Türkan ile Kerem'i teknemize davet ederek tanıştık ve hoş bir Cumartesi akşamı geçirdik. Katama Marmaris'ten yola çıkıp aşağı yukarı bizim takip ettiğimiz yollardan buraya ulaşmış. Duraksamadan dünya turu yapmak isreyen bu çiftin bir de kedileri var. Tekne ise saçtan mamul bir ketch. Ralli 20 Kasım Pazar günü öğle üzeri başladı ve biz de marinaya geçmek üzere hemen marina girişindeki Texaco yakıt istasyonuna yanaştık. Bu kez de mazotu ancak ertesi gün vereceklerini söylediklerinden istasyon rıhtımındabir gece geçirip, Pazartesi günü mazot ikmalimizi de yapıp baştan tonoz alıp kıçtankara yerimize yerleştık. Las Palmas limanı Atlantik'i geçmek isteyen birçok yatçının kullandığı bir liman. Komşularımız da hep geçitten önce son hazırlıklarını yapan tekneler. Biz biraz fazla kaldığımız için epey yatçı tanıdık. Teknelerini yiyecek ve içecek ile doldurup hareket ettiler.Ayrıca burada her türlü tamirci ve malzeme bulmak da mümkün. Marinanın içinde 3 tane deniz malzemesi satan dükkan var.
Şehir ise kuzeyde yeni, güneyde eski olmak üzere yerleşmiş. Güneydeki eski şehirde güzel yapılar, eski binalar olduğu gibi korunmuş. Kristof Kolomb'un evi de bunlardan ve müze haline getirilmiş. Buradaki eski haritalar arasında Piri reis'in haritasını da görmek bizi mutlu etti. Kuzey ise limanın civarında modern yapılara alışveriş merkezlerine sahip biraz daha
turistik ve modern yapılara sahip bir yer. Marina bunların ortasında yer alıyor.Kuzeye yürümek mümkün ama güneydeki eski şehir biraz daha uzak. Ancak burada çok etkin ve ucuz bir otobüs ağı var, marina civarındaki duraktan istediğiniz yere rahatça ulaşabiliyorsunuz. Alışveriş ise hem kuzeyde hem de güneyde mümkün. Marinaya çok yakın bir de süpermarket var ki 60€ üzeri satın almaları tekneye kadar teslim ediyorlar. Biz de son alışverişimizi buradan yaptık. Bir bilgisayar tamircisi laptop ile olan sorunlarımızı halletti ve onun SSB ile konuşmasını sağladı. Ayrıca verdiği NOD32 adındaki bir antivirüs programı sayesinde laptop inanılmaz hızlandı. Eski antivirüs programı sistemi yavaşlatıyormuş!. Yine burada bulduğumuz bir elektrikçi verimsiz çalışmaya başlayan rüzgar jeneratörümüzü tamir etmeye çalıştı ama başaramadı. Artık başka bir yerde bakacağız. Katama'dan Kerem'in yardımı ile akıllı alternatör regülatörünü taktık ve çalıştırdık. En azından motor ile verimli ve hızlı akü şarj imkanına kavuştuk. Nilgün bir dikiş makinası alarak davlumbazın arkasına şeffaf tente yaptı. Arkadan rüzgarlarda ve özellikle yağmurda bize çok faydası olacak. Gece nöbetlerinde üşümekten kurtulacağız. Dikiş makinası sayesinde yeni projeler yapabileceğiz.
Buradaki sosyal hayatımız ise epey renkli geçti. Bizi Las Palmas'da ziyaret etmeyi düşünen sevgili dostlarımız Teoman Arsay ve Esen Mepa gelemeyeceklerini bildirdiler ama oğlumuz Ömer 5 günlüğüne de olsa buraya geldi ve hasret giderdik. Onun sayesinde de şehri gezebildik. Hele şehrin kuzey sahilinde yer alan plaj hepimizin ilgisini çekti. Pazar ve tatil günleri plaj bayağı kalabalık oluyor. Bir bölümü normal plaj olarak kullanılırken, bir bölüm de sporculara yani dalga sörfü yapanlara ayrılmış. Atlantik dalgaları ile sörf yapan genç yaşlı birçok
adalı ve turist var. Kayra 2004 den tanıdığımız Teka III teknesi ile de görüşme imkanımız oldu. Denis ve Marvin bize kullanmadıkları Karayip harita ve pilot kitaplarını vererek iyi bir jest yaptılar. Biz de onları bir akşam eşleri ile birlikte tekneye davet ederek memnun ettik. Ayrıca komşu Alman teknesinden Stephan Florida ICW haritalarını yarı fiyatına verince harita işi Atlantik için tamamlanmış oldu. Eski tanış Papa Djo teknesi de sonunda Las Palmas'a ulaştı. Onlar ve diğer komşu İsviçreli Stephan ile de iyi vakit geçirdik. Bu arada Delta adında bir fırtına da Kanaryaların üzerinden geçti. Las Palmas'da pek birşey olmadı ama diğer adalarda ve limanlarda bayağı hasar oldu. Biz yola çıkmak üzere iken bir kanoda Kanadalı arkadaşı ile kürekle buraya kadar gelmiş olan Erden Eruç ( www.kaslagit.com ) ile tanışma fırsatı bulduk. Kano ile Atlantik geçip Costa Rica'ya ulaşmayı planlıyorlar. Allah yardımcıları olsun! Evet, 25 gün böyle bir hoş koşturma içinde geçti ve biz nihayet tekrar denizlere açılmak üzere son hazırlıklarımızı yapmış olarak havayı kolladık ve uzun yola başlıyoruz. Gelecek yıl tekrar görüşme ümidi ile hoşça kalın!
14 Aralık-19 Aralık 2005: Atlantikte bir uzun yol daha yapmak ve Cape Verde adalarından Sao Vicente'nin Mindelo limanına (16°53,2'K,24°59,6'B) ulaşmak üzere 14 Aralık günü sabah saat 9:00 da güneşli ve ılık bir havada Las Palmas'tan ayrıldık. Bizimle birlikte Katama teknesi de çıkacak. Marinadan ayrılıp demir yerine de gittik ve tanıdıkların da uğurlaması ile 860 dm mesafedeki hedefimize doğru yelken açtık. Yolun bir hafta süreceğini tahmin ediyoruz. Rotamız güneybatı, güzel bir kuzeydoğu rüzgarı ile sadece anayelken seyri yaparak adanın güneyine doğru giderken Katama GPS sinyali alamadığını telefon ile bildirdi. Uzun zaman kullanılmayan GPSlerde ilk uydu ulaşımının uzun sürebileceğini hatırlattık ve adanın güneyinde telefon da kesilince irtibat tamamen koptu. Hava adanın güneyinde iyice bir azıp bize bir camadan attırdıktan sonra akşama kaldı ve biz motor ile devam etmek zorunda kaldık. Hani Atlantik'te kesilmeyen rüzgarlar vardı? Bakalım o rüzgarları yani Alize'leri ne zaman bulabileceğiz! Gece yoğun bir gemi trafiği ile birlikte nöbet düzenimize geçtik. 2. gün hava yine sakin ama öğlene doğru 10 knot bir kuzeydoğu rüzgarı çıkınca balon seyrine karar verdik ve akşam hava kuvvetleninceye kadar lehimize olan 0,5 knot akıntının da yardımı ile 6 knot süratle zevkli bir seyir yaptık. SSB aracılığı ile aldığımız hava raporuna göre sakin hava Cape Verde adalarının 150-200 dm kuzeyine kadar devam edecek sonrasında ise Alizeler kendini gösteriyor. Bakalım mazot stoğumuz bu sakin havayı atlatmamıza yetecek mi diye düşünürken akşama doğru hava kuvvetlenmeye başladı. Balonu zorlukla indirip yerine flok ve trinket yelkenlerimizi açtık. Süratimiz doğuya doğru dönen rüzgar sayesinse aynı kaldı. Bu düzen içinde gece nöbetlerine başladık.Gemi trafiği bu akşam yok. Saaatlerimizi Cape Verde saatine göre UTC-1 olacak şekilde ayarladık. 3. gün sabaha karşı hava biraz kuvvetlenip 20 knotlara çıkınca flok yelkeni kapattık. Gündüz ise rüzgar 25-30 knotlardan 30-40 knotlara çıkınca ana yelkene 2 camadan atarak kaba denizlerde rahat bir seyir yapmaya başladık. Bu düzende 7-8 knot sürat yapmaya başladık. Vagabond ve otopilotu büyük bir performans göstererek bizi kocaman dalgalar arasından hedefimize doğru yönlendiriyorlar. Biz de yalpalar sırasında teknenin içinden gelen gürültü patırtı kaynaklarını bulup tedbir almaya çalışıyoruz. Gece rüzgar 20 knotlara düşünce flok yelkeni tekrar açtık. Bu gece ise 2 gemi gördük. 4. gün sabahı rüzgar tahmine uygun olarak iyice düştü. Ana yelken camadanlarını açtık ama rüzgar iyice kalınca bu da yetmedi ve motoru tekrar çalıştırmak gerekti. Zaten uzun yelken seyrinden sonra aküleri şarj etmek ve biraz da su yapmak gerekiyordu, iyi oldu. Düşen rüzgar ile birlikte çok kaba dalgalar da azaldı ancak batıda kara bulutlar belirdi. Hatta akşama doğru bunlar elektriklenmeye ve sağa sola şimşek ve yıldırımlar düşürmeye başladılar. Tabi kaçınılmaz olarak sıkı bir yağmur da geldi ve tuzlanmış güvertemizi iyice yıkadı. Nilgün'ün yaptığı havuzluk tentesi ise mükemmel çalıştı ve bizi hem rüzgarlardan hem de yağmur veya civarinalardan korudu. 5.gün sabah yağmur aralıklarla devam etti. Motor ile hedefe doğru seyre devam ediyoruz. Altımızda 4500 metre derinlikte bir okyanus var ve biz 21°20' kuzey ve batı meridiyenlerinden geçiyoruz. Kara bulutlar yerini güneşli bir havaya bıraktı ve buna bağlı olarak denizler de düzeldi. Ana yelken yalpaya engel olması için açık ve motor seyri ile akşamı ediyoruz. Bu arada Nilgün'ün oltası iki defa kopuyor. Herhalde iri kıyım balıklar ziyarete gelmek istediler. Daha kuvvetli bir olta hazırlamak gerekecek. 6.gün beklediğimiz kuzeydoğu rüzgarı nihayet öğlene doğru kendini gösteriyor ve biz camadanlı anayelken ve trinket ile ayıbacağı düzeninde tam iğnecikten aldığımız ortalama 20 knotluk bu rüzgarı değerlendirerek yola devam ediyoruz. Artık Alize rüzgarlarına kavuştuk. Yönü ve şiddeti sabit bu rüzgarlar ile Kristof Kolomb'un yolunu takip ederek Karayiplere ulaşacağız. Ancak önce Cape Verde adaları var. GPSimiz böyle gittiğimiz takdirde 20 Aralık günü Mindelo'da olacağımızı söylüyor. Hava ise sıcak ve puslu. Kuvvetli rüzgarlar Afrika çöllerinden ince toz getiriyorlarmış.
20 Aralık 2005: Bizi buralara kadar getiren rüzgar aynen devam ediyor. Biz de öğlene doğru adaları görmeye başladık. Ancak havadaki pus iyi bir görüşü engelliyor. Cape Verde adaları Portekiz hakimiyetinden 1975de kendini kurtarmış, 400.00 civarındaki nüfusun çoğunluğunu afrika kökenliler oluşturuyor. Saat 15:30 da ise Mindelo'nun Porto Grande limanına, Atlantik geçişi için bekleyen diğer teknelerin arasına, demirimizi attık. Demir yeri epey kalabalık. Dışarıdaki rüzgar dağlardan aşarak demir yerine geliyor ama karadan estiği için anormal dalga ve yalpa yok, sakin bir gece geçireceğiz herhalde. Boat-boy denilen kayıklar etrafımızda dolanıyorlar ve bunlardan bir tanesi bize yaklaşarak Mindelo'daki kalışımız süresince karaya çıktığımızda botumuza göz kulak olacağını, istediğimiz konuda bilgi sağlayacağını, liman polisi vb. için yardımcı olacağını söylüyor. Pilot kitaplarından Cape Verde'nin çok fakir bir ülke olduğunu ve dolayısı ile hırsızlık olaylarına çok sık rastlandığını öğrenmiştik. Özellikle teknelerin dingileri ve motorları birinci hedef imiş. Onun için Sezar adındaki boat-boy ile anlaştık ve bize sahip çıkmasını istedik. Yol yorgunu olduğumuz için giriş işlemlerini ertesi güne bırakıp akşamı teknede dinlenerek geçirdik. Gece dönen rüzgar ile komşu tekneye fazla yanaşınca demiri tazelememiz gerekti ama sonunda rahat ve sallantısız bir uyku çektik.
21 Aralık-22 Aralık 2005: Sabah giriş işlemleri ve şehir turu için botumuzu indirdik. Kumsala, yat kulübünün önüne doğru gidince Sezar göründü ve botu ona emanet edip liman başkanlığının yolunu tuttuk. Burada bir form doldurduk ve teknemiz veya ona ait birşey kaybolur veya çalınırsa Cape Verde makamlarının mesul olmayacağını belirten bir yazı imzaladık ve tekne kayıt belgesini çıkacağımız güne kadar rehin verdik. Pasaport polisinin ofisi kapalı olduğundan öğleden sonra gelmek üzere bir şehir turuna çıktık. Söylendiği gibi epey gariban bir toplum. Eli yüzü düzgün olanlar da var ama pek çok perişan kılıklı zenci ortalıkta dolanıyor, bizi görünce hemen el açanlar dolu. Bazı binalar boyalı ve düzgün ama bazıları ise harap. İlk iş bir banka şubesine gidip para bozdurmak oldu. Bugüne kadar hep kart veya Avro ile ödemeye alışmıştık, ilk para bozdumamız buraya kısmetmiş. Bir Amerikan dolarına 88 Eskudo veriyorlar. Yerlilerin aralarından sıyrılıp zaten küçük olan şehri şöyle bir gezip öğle yemeği yemek üzere bir yer aramaya başladık. Pek fazla seçeneğin olmadığını görüp bir küçük lokantada yemeğimizi yedik ve tekrar limana dönüp polisi
bulduk. Nazik bir şekilde pasaportlarımıza hem giriş hem de çıkış damgalarını vurdu. Biz de kumsaldan botu teslim alıp teknemize döndük. Komşumuz Kanadalı bir tekne sabah yerel saatle saat 9:00 da (11:00UTC) USB 8.173 kHz frekansında net olduğunu, bizim de katılmamızın Atlantik geçişi sırasında yardımcı olacağını söyledi. Bu nette her gün tekneler pozisyonlarını ve bulundukları yerin hava durumunu bildiriyor, gerektiğinde diğerleri rotalarını ona göre ayarlıyorlar. Bir de akşamları 12.359 kHz frekansında Southbound 2 adında ve Bahamalarda bulunan Herb adında bir amatör meteorolojicinin neti var. Mevkinizi verince ona göre hava durumu raporu veriyor. Gerekirse rotanızı değiştirtiyor ve uygun rüzgarı bulmanızı sağlıyor. Bizim telsiz Herb'ü buradan iyi alamadığı için bu nete katılamadık. Atlantik geçişi sırasında tekrar deneyeceğiz. Yine teknemizde geçen sakin bir akşamdan sonra ertesi gün sabah biz de nete katıldık ve sonra botla giderek neti organize eden Peace&Aloha teknesinden Helen ve kocası Davit ile tanıştık. Dünya turunda 7. yılları ve Florida'da tekneyi satıp evlerine döneceklermiş. Adam Türkiye'yi "gezdiklerimiz içinde en iyisi" diye tarif etti ve tam 17 parça kilim aldığını söyledi.Öğleden sonra tekrar karaya çıktık. Biraz fotoğraf ve filim çektik. Bir internet kafeden email mesajlarını gönderdik. İnternet bayağı ucuz, saatine 1,5 Avro alıyorlar. Ayrıca gecesi 1 Avroya dvd filim de kiralıyorlar. Hemen bir filim kiraladık zira televizyonlar portekizce hiç birşey anlayamıyoruz. Çarşı pazar dolaştık ve biraz alışveriş yaptık. Alınabilecek meyva ve sebze var ama onlar da inanılmaz pahalı. Postaneden ise oğlumuz Ömeri aradık zira cep telefonları burada çalışmadı. Herhalde roaming anlaşması yok. Postaneden yapılan telefon ise bayağı tuzlu; 7 dakikası 21€! Noel alışverişi telaşındaki Mindelo'luları seyredip akşam karanlık olmadan Sezar'dan botu teslim alıp tekneye döndük.
23 Aralık 2005: Bugün Mindelo'da son günümüz. Niyet çarşıdan son alışverişi yapmak, koyun biraz doğusundaki yakıtçıya uğrayıp yakıt ve su eksiğimizi tamamlamak ve ertesi güne yola çıkmak için hazırlanmak. Nette Peace&Aloha teknesinin Barbados'a doğru yola çıktığını öğrendik. Hemen sonra limana Las Palmas'tan bizimle birlikte, daha doğrusu 3 saat sonra, ayrılan Katama teknesinin girdiğini gördük. Yoldaşlarımız da bize yakın bir yerde demirlediler ve onların yolda tuttukları balıktan oluşan bir öğle yemeği yedik ve yol maceralarını konuştuk. Rüzgarsız hava nedeni ile oldukça yavaş bir seyir yapmışlar. Sonra demir aldık ve bir yakıt turu yaptık. Gümrüksüz mazot 0.5 € ya geliyor ki bayağı iyi fiyat. Umarız kalitesi de fiyatı gibidir. Depolarımız dolu olarak tekrar eski yerimize demirleyip bota atladık ve karaya çıktık. Liman polisine uğrayıp liman ücreti olan 500 Escudo'yu (5,70$) ödedik ve rehin tuttukları tekne kayıt belgesini geri aldık. İnternet kafe, son alışverişler, ekmek, muz derken akşamı ettik ve Sezar'la hesabımızı görüp veda ettikten sonra akşam yemeği için Katama teknesine misafir olduk. Onlar bir müddet daha burada kalıp tamir, eksik işlerini halledecekler. Sonra Karayiplerin St. Vincent adasına doğru yelken açacaklar. Oradan ise güneye yönelip Panama'ya geçecekler. Sonra da Pasifik ve Hint okyanusu derken Bozburun'a geri dönmüş olacaklar. Yoğun bir program; Allah kolaylık versin. Onlarla St. Vincent'in güneyinde biryerlerde buluşmak üzere sözleştik. Hoş bir akşam sonrasında teknemize döndük.
24 Aralık 2005-10 Ocak 2006: Sabah Nilgün ufak bir şehir turu yaptı. Elde kalan son Escudoları da harcamış olarak öğlene doğru tekneye döndü ve yemekten sonra güneşli ve rüzgarı uygun bir havada saat 12:45 de Atlantik okyanusunu geçmek üzere Mindelo limanını terk ettik. Hedef Karayip adalarının en güneyinde yer alan Trinidad&Tobago cumhuriyetinin Tobago adası (11°21,8'K,60°33,5'B). Mesafe ise 2097 dm. Alizeler oturmuş görünüyor. Böyle gittiği takdirde 16-18 gün sonra Tobago'da olmayı düşünebiliriz. Görünüşe göre yılbaşı da yolda geçecek. Cape Verde'leri geçince 14-16 knot esen rüzgar kaldı ve motor yapmaya başladık. Ancak kısa süre sonra tekrar yelken yapma imkanı doğdu, adaların gölgesinde kalmış olabiliriz. Bu şekilde ilk günümüzü geçirmiş olduk. 2. gün Camadanlı anayelken ve trinket ile gece sakin geçti. Sabah rüzgar 12 knota düşünce anayelken camadanını ve ön yelkeni açtık. Nette noel kutlamaları var, rüzgarın ise kuzeybatıdan eseceği ve hafifleyeceği konuşuldu. Öğlen ilk 24 saatimizi doldurduğumuzda 110 dm yol katettiğimizi hesapladık. Bu arada Nilgün yeni bir olta takımı hazırladı ve 1lambuka kaçırıp 1 lambuka yakaladı. 10-14 knot kuzeydoğu rüzgarı ile geniş apaz yol alıyoruz. Dalga pek zorlayıcı değil, çanta jeneratör ile akü şarj edebildik. SSBden dinlediğimiz Herb de havanın kalacağını söylüyor. Akşam ise balığımızı tattık ve nöbet düzenimize sakin bir havada başladık. 3. gün Sakin havada başlayan gece artık giderek ufalmaya başlayan mehtap ile son buldu. Ama son bulan yalnızca gece değil bizim rüzgar da olunca motora tekrar yol vermek zorunda kaldık. Bütün günü bu düzende sıcaktan pişerek geçirdik. Günlük seyrimiz 121 dm oldu. 4. gün Gece 1:30 da tam rotamızın üzerindeki bir yelkenli tekneyi geçtik. Nöbetlerin faydası oluyormuş yoksa adamlara tam arkalarından bindirecektik! Sabah doğukuzeydoğu yönünden başlayan rüzgar ile motor kapatma imkanı doğdu. Hava kapalı, ama sıcak devam ediyor. Artık Ekvatora bayağı yakınız. Nette konuşulduğu gibi hava doğukuzeydoğuya oturdu ve biz de anayelken ve trinket ile ayıbacağı düzeninde devam ettik. Bugünkü seyir performansımız ise 131 dm buldu. Akşam Herb 24 saatlik ıslak bir seyir olacağını, Atlantik'te "squall" denen sert sağnakların olduğunu söylüyor. Gerçekten de sağda solda kara bulutlargörünmeye başladı ve hızı artan ve 45 knotlara çıkan bir rüzgar oldu.Gece kuzey yönünde bir şimşek şovu ile yağmur da aldık. 5.gün Geceyarısından sonra sert sağnaklar yağmurla birlikte devam etti ama Vagabond gayet güzel cevap veriyor. Özellike otopilotumuz tekneyi fazla kaçırmadan iri Atlantik dalgalarından aşırtmayı başarıyor. Bu arada lehimize devamlı akan yaklaşık 1 knot şiddetindeki akıntıyı da unutmamak gerekir. Tüm geçiş boyunca bize rüzgar kadar yardımcı oldu bu akıntı. Günü böyle geçirdik ve 122 dm yol yaptık. Akü şarjı için biraz motor çalıştırdık zira sallantıdan çanta jeneratörü kullanmak mümkün değil. 6.gün Bugün hava açıldı ve güneş yüzü görebildik. Kalan rüzgarla önce motor sonra balon yaptık. Ancak en fazla 10 knot esen rüzgara rağmen balon yelkenimiz üst köşesinden koptu ve onu denizden toplamak zorunda kaldık. Çaresiz motorla devam ediyoruz. Günlük seyir130 dm, fena değil. Motor ile olaysız bir gün daha geçti. 7. gün Sabah saatlerimizi UTC-2 ye ayarladık. Nette havanın bugün de böyle hafif olacağı, yarın kuzeydoğudan 15 knot esebileceği haberini aldık. Ana yelkeni yalpayı önlemek amacı ile iyice kasıp motora devam ediyoruz. Denizden topladığımız balon yelken de bu arada kurudu ve torbasına koyup tamirine kadar ortadan kaldırdık. 24 saatlik seyrimiz114 dm ne düştü. Yalpa epey arttı, yelken bayağı hırpalanmaya başladı. Motoru kapatıp yelkene döndük ve iğnecikten gelen 10-13 knot rüzgarla devam etmeye başladık. Herb anormal bir durum olduğundan ve zamansız bir tropik fırtınadan bahsediyor. 8. gün Sabah rüzgar biraz daha artıp 14 knota oturdu biz de anayelken ve trinket ile ayıbacağı düzeninde devam ettik. Bizim Herb'in tahminleri bayağı iyi tutuyor. Seyir miktarımız 118 dm oldu. Bugün 31 Aralık 2005 Cumartesi günü, yani bu akşam yıl bitiyor ve yeni yıla geçiyoruz. Kısmet bu yılbaşını Atlantik okyanusunda geçirmekmiş! Biz de hazırlık yapıp hem Türkiye saati ile hem de yerel saatle kutladık yeni yılı. Tabi nöbet düzeni açısından pek parlak kutlamalar olmadı ama ne yapalım buna da şükür. 9. gün 1 Ocak 2006, yeni yıl hepimize sağlık ve mutluluk getirsin. Hedefimiz olan Tobago adasına 1200 dm kadar kaldı. Hava bulutlu ama yüksek, rüzgar iğnecikten yrine geniş apazdan esince daha sağlıklı bir yelken seyri yapmaya başladık. Netteki teknelerin çoğu karşıya ulaştı, hergün yeni ulaşma haberi alıyoruz. Şarj için biraz motor yaptık. Tabi bu arada su yapmayı da ihmal etmiyoruz. Su yapıcımız çok verimli değil, saatte 5 litre yapıyor ama bu bizim içme suyu ihtiyacımızı bir saatte
halletmiş oluyor. Gerisi depoya gidiyor. Çektiği akım ise 12 voltta 4 Amper. Bugün Nilgün ekmek yaptı. Bu da uzun seyrin icaplarından biri zira ekmek en fazla birkaçgün dayanıuyor. Ayrıca cevizli ekmek bayağı güzel oluyor. Günlük seyrimiz 114 dm. Sakin bir öğleden sonra akşam tekrar nöbet düzenine geçtik. 10. gün Sabaha karşı yarıyolu geçtik. Bugün Tobago'ya kalan yolumuz 1000 dm nin altına düşecek. Mehtap yok ortalık zifiri karanlık ama güzel bir sabah oluyor. Nette havanın hafif ve kuzeydoğu olacağı söyleniyor ama New Orleans meteoroloji servisinden aldığımız haritalar 20 knot doğukuzeydoğu öngörüyor. Hava açık, güneş iyi bir de küçük dorado oltaya takılınca keyifler tamam oldu. 13 knot doğukuzeydoğu ile ayıbacağı düzeninde devam ediyoruz. Günlük seyir ise 121 dm. Akşam Herb'i dinlerken 2 kg lık bir dorado daha geldi. Herb 2 gün kuzeydoğu 15 knot diyor. Akşam hilal bir mehtapla sakin bir seyir yaptık. 11. gün Sabah nöbeti bol yıldızlı bir gökyüzü altında çok güzel yelken yaparak geçti. Nette ise havanın düşeceği öngörüsü var. Ancak
biz bütün gün kuzeydoğudan esen rügar ile iyi yelken yaptık. Günlük seyir 122 dm oldu. Akşam Herb rüzgarımıza mani olan tropik fırtınanın (adını da ZETA koymuşlar) ancak 8 Ocakta kaybolacağını söylüyor. ZETA hemen bizim 600 dm kadar kuzeyimizde ve çok yavaş olarak bizim gibi batıya doğru hareketli. Ancak varlığı bizim Alize rüzgarlarını etkiliyor ve hafif havaya neden oluyor. Kendi rüzgarları ki 50-60 knot civarında esiyor, bize bol dalga gönderiyorlar. Bu da işin cabası olyor ve durmadan yalpa yapıyoruz. 12. gün Bugün saatlerimizi bir saat daha geri alarak UTC-3'e ayarladık. Sabah çok güzel doğan bir güneşten sonra güvertedeki uçan balıkları topladık. Birisi hızını alamayıp mataforada asılı botun içine ulaşmayı başarmış. Bu balıklar çok miktarda ve su yüzeyine yakın yüzüyorlar. Herhalde bir başka türün beslenmesi için kaynak oluşturuyorlar. Tekne yürüdükçe sağa sola kaçışıyorlar. Nette herkes havanın hafiflemesinden şikayetçi ama ZETA kaybolmadan üzel rüzgar yok. Biz de süratimizi arttırmak için her yolu denedik ama sonunda iyice düşen hava bize motoru çalıştırttı. Günlük seyir 118 dm. Çok sıcak hava eşliğinde motorseyri pek parlak değil. Herb de havanın böyle devam edeceğini söylüyor, bizim mazot stoku yeter umarız. 13. gün Gece olaysız geçti, hiçbirşeye rastlamadık. Yine güzel bir güneş doğdu ve sakin hava devam ediyor. Motor seyrine devam ediyoruz. Nette de yeni bir haber yok havanın böyle gideceği kesin. Ocağın 7 sine rüzgar bekleniyor. Öğle vakti çatışma rotasında bir gemi ile karşılaştık ve yol vermek
zorunda kaldık. Bu da ender rastlanan vakalardan ama oluyor işte. Günlük seyrimiz 133 dm ni buldu, Tobago'ya 775 dm kaldı. Fırtınamız Zeta aynen kuzeyde bizimle birlikte batıya yürüyor. Akşam son balık yemeğini de yedik, yeniden balık tutmak gerek. 14. gün Sabah rüzgar 14-15 knot kuzeydoğu esti ve hemen yelken açtık ama 5-6 knota düşünce motora devama karar verdik. Hava haritalarından yarına rüzgar çıkacağı anlaşılıyor. Sakin rüzgar sonrasında deniz de biraz düzeldi ve yalpa azaldı. Günlük seyrimiz 131 dm olmuş. Öğleden sonra yelkenlerimizi çalıştıracak bir kuzeydğu çıkınca sevindik. Motoru kapatarak gitmek güzel zira mazot depoları yarıdan fazla boşaldı bu Zeta'nın sayesinde. Gece yalpa tekrar şiddetlenmeye başladı. 15. gün Sabah netinde pek az tekne kaldı, hatta net organizatörü "Peace & Aloha" teknesi de bugün Martinik'e ulaşacağını beyan etti. Ne yapalım, rüzgarımızı bulduk ya keyfimiz yerine geldi. Açık havada yelken seyrinin tadına doyulmuyor.Bizim de 360 dm kadar yolumuz kaldı, tahminen 10 Ocak günü Tobago'ya ulaşacağız. Akşam Herb rüzgarın Pazar günü daha da artıp 20 knotlara oturacağı müjdesini de verdi.Günlük seyir ise 119 dm. 16. gün Saatlerimizi bir saat geri alarak UTC-4 yani Karayip saati yaptık. Dolayısı ile Türkiye ile zaman farkımız 6 saate ulaştı. Bir anlamda da dünya turunun saat açısından dörtte birini tamamlamış olduk. Nette pek az tekne var. Tam o sırada bir sert sağnak rüzgarı güneye çevirdi ve şiddetli yağmura neden oldu. Ana yelkene bir camadan vurmak zorunda kaldık. Sağnak geçtikten somra güneş tekrar çıktı, rüzgar doğu kuzeydoğuya döndü ve eski tertip yola devama başladık. Günlük seyir 136 dm, gayet iyi 256 dm yolumuz kaldı. Öğleden sonra camadanlı anayelken ve trinket ile yelkene devam ettk. Bu arada Nilgün'ün balık çalışmaları yemleri kaptırması nedeni ile epey aksadı. Yemler gidiyor ama balıklar gelmiyor. Akşam anayelken camadnını açıp trinketi kapatarak iğnecikten gelen ve 10-20 knot arası değişen doğukuzeydoğu rüzgarı ile rahat bir gece geçirdik. 17. gün Artık yolun sonuna epey yaklaştık. Sallantılı seyir devam ediyor. İğnecikten gelen rüzgar ile yalpaya düşmemek imkansız. Nette 2 tekne kaldı yerine ulaşmayan. Biri biz diğeri ise bizim bir gün gerimizde. Rüzgarda herhangibir değişiklik yok, sallan yuvarlan hedefe koşturuyoruz. Öğle üzeri mizana direğine bir tangırtı koptu. Bakınca bizim rüzgar jeneratörünün braketi ile birlikte direkte perçinli olduğu yerden ayrılıp rakkas hareketi yapmakta olduğunu gördük. Tekneyi durdurup direğe tırmanıp bir halat ile bağlamak o sallantılı denizde pek de kolay olmadı. Artık Trinidat'ta icabına bakacağız.. Günün geri kalan kısmı sabit rüzgar ile olaysız geçti. 18. gün Bugün 10 Ocak 2006, son günümüz, Tobago'ya yalnız 22 dm yolumuz kaldı. İnanılır gibi değil ama gerçek. Tam 2097 dm yolun sonuna geldik. Hava durumunda herhangi bir değişiklik yok. Ada batımızda göründü bile. Güneşli bir havada saat 10:00 da Tobago adasının Charlottville kasabasının bulunduğu korunaklı "Man of War" koyunun doğusu olan "Pirate Bay" adındaki koya demirliyerek Atlantik geçişimizi ve Gibraltar-Tobago etabını bitiriyoruz. Sarı karantina bayrağımızı çektik. Günü dinlenerek geçireceğiz ve yarın karaya çıkıp giriş işlemlerimizi yapacağız. Cape Verde Tobago arası 2097 dm geçişi 3 saatlik zaman farkı da dahil olmak üzere tam 17 günde aldık. Bu 17 günün 4,3 gününü motor ile, geri kalanını yelken ile yol alarak geçirdik. Lehimize devamlı yaklaşık bir knot akıntı aldık. Zeta tropik fırtınası yüzünden az rüzgarlı ve bol sallantılı bir geçiş oldu ama sonunda hedefe ulaştık. Şimdi önümüzde Karayip adaları etabı var.