Geziler sayfasina dönüs

2.Etap: Korfu-Carloforte arası:

Batı Akdeniz haritası

 

27-28 Ağustos 2005: İlk uzun seyir. Cumartesi günü sabah Yunanistan saati ile 7:45, İtalya saati ile 6:45 de Casiopi limanından hareket ettik. Hava sakin ama öngörü NW 4Bft. rüzgar olacak. İtalyanların VHF 68 den yaptıkları meteoroloji yayını net olarak çıkmaya başladı. Hedef İtalya'nın Rocella Ionica limanı (38°19,5'K,16°25,7'D), Tam 189 deniz mili mesafede. Korfu ile Arnavutluk arasından Batıya doğru seyrediyor, sonra da Güneybatıya yöneliyoruz. Tekne trafiği yoğun, İtalyan ve Fransızlar ülkelerine dönüyorlar.Rüzgar rejime uygun olarak saat 13:00 de çıkıyor ve bize biraz motor kapatma imkanı veriyor. Yelken seyri keyfimizi Rocella İonicayerine getirdi ama akşama doğru rüzgar kalınca geceyi motor seyri ile geçirmek zorunda kaldık. Oldukça sakin bir gece. Vardiyalarda dikkatimizi çeken husus birçok Türk gemisinin bu sularda seyretmesi ve VHF ten devamlı sohbet etmeleri oldu. Ertesi gün rüzgar yine öğleden sonra çıktı ve tekrar yelken yapma imkanı bulduk. Bu arada da Nilgün'ün bıraktığı oltaya poşetten başka birşey vurmuyor. Saat 17:00 de ise İtalya'nın Güneyinde bitmemiş bir marina olan Rocella Ionica limanının bir pontonuna bağlandık. Kalabalık olan bu liman ücretsiz, pontonlarda içilecek nitelikte su var ama maalesef elektrik yok.Belli ki liman Adriyatik veya Yunanistan ile Batı Akdeniz arasında iyi bir ara durak vazifesi görüyor. Kasaba 2km Batıda. Ertesi gün keşfederiz dedik. Kıyıda bir Pizzeria görünüyor. Yol yorgunu olduğumuzdan bu lokantada gerçek bir İtalyan pizzası yiyip yatağa koştuk.

Rocella Marina

29-31 Ağustos 2005: Sabah iyice dinlenmiş olarak kalktık ve kasabayı gezmeye gittik. 2km' lik cadde nefis bir kumsal boyunca gidiyor, yaya ve bisiklet yoluna Rocella şehir merkeziilaveten yol boyunca çeşme ve duşlar var. Rocella İonica sanki bir tatil beldesi. Yine sahile paralel bir tren yolu, onun üstünde şehirlerarası yol ve nihayet bir otoyol. Kasaba da buna uygun olarak ince uzun yerleşmiş. Şehirlerarası yol şehir içinde anacadde olarak çarşı yoluna dönüşmüş. Bulduğumuz bir marketten alışverişimizi yapıp tekneye döndük. Marina'da Vagabond'a ihtimam gösterip iyice bir yıkadık ve depolarımızı doldurduk. Niyet ertesi gün Messina boğazındaki Reggio. Ancak meteoroloji 2 gün gökgürültülü sağnak verince program değişti ve yağmuru bu marinada atlatmaya karar verdik. Gerçekten 30 Ağustos günü acayip şimşekli bir yağmur ile tekrar yıkandık. Teknedeki hapislik havanın biraz yükselmesi ile bitti ve 31 Ağustosta tekrar şehre yürüyüp bir supermarketten alışverişimizi yaptık. Bu arada neden bizim de bisikletlerimiz yok diye düşündük zira diğer tekne sahipleri bisikletleri sayesinde hem daha çok yer görebiliyorlar, hem de alışveriş işini daha kolay hallediyorlar. İtalya bisiklet memleketi, ilk durakta bakacağız.

1-2 Eylül 2005: Hava yüksek bulutlar ve küçük mavi boşluklar gösteriyor. Biz de saat 6:00 da nihayet halatlarımızı çözdük ve 4 gece geçirdiğimiz bu limandan sakin bir denizde ayrıldık. Hedef Messina boğazı Calabria tarafındaki Reggio di Calabria (38°07,7'K,15°39,0'D), mesafe 52 deniz mili. Meteoroloji havanın açacağını söylüyor, Reggio'yu ıslanmadan dolaşabileceğiz. Bizimle birlikte birkaç tekne daha aynı yönde seyrediyor. Ama hava Reggio limanpuslu ve Etna'yı bir türlü göremiyoruz. Calabria sahiline yakın seyrettiğimiz için kıyıdaki yerleşimleri iyice görme imkanı var ve bu yerleşimler bizi hayrete düşürdü. Hiç beklemediğimiz şekilde uyduruk, çok katlı kötü binalar bütün sahili kaplamış. Yani bizim Kumburgaz buralara fark atar. Ama Messina boğazına girip de Reggio şehrine yaklaştıkça görüntü değişmeye başladı ve yakışıklı İtalyan yapıları, parklar plajlar belli oldu. Reggio-Mesina arası çalışan fertibotlar Sicilya'nın kara ile irtibatını sağlıyorlar.Saat 16:15 de limana girdik. Reggio limanın Kuzey bölümünde mazot iskelesi ve küçük bir marina var. Bermutat Reggio şehirdepomuzu dolduruken öğrendik ki marina dolu. Mazotçu az kalacaksak iskelenin diğer tarafına bağlanabileceğimizi söyledi. Hemen bağlandık. Su bile var ama elektrik yok. Ancak iskele gemilere göre yapıldığından çok yüksek, tekneye iniş-çıkış cambazlıkla oluyor ama buna da razıyız. Akşamüstü şehri turladık. Zelzele ve savaşa rağmen eski stilde binaları var. Bakımlı ve güzel görünüyorlar. Siesta sonrası iyiyce kalabalıklaşan upuzun bir anacaddeyi yürüdük ve teknemize döndük. Teknede Saverio isimli bir taksi şoförünün kartını bulduk. Rod Heikell'in pilot kitabında bahsettiği, gelen giden yatlara yardım eden bir adam. Ertesi gün onu bulup bisiklet işini halletmeye karar verdik. İtalya'ya giriş işlemlerini de hallederiz. Bu arada liman yetkilileri formaliteler tamamlanana kadar teknede bir kişinin bulunmasını istediler. Girip çıkan deniz otobüsü ve feribot dalgaları ile hafiften sallanarak sakin bir gece geçirdik.

Ertesi sabah Saverio gerçekten geldi. Candan bir İtalyan, çatpat ingilizce, çatpat italyanca anlaşıyoruz. Nilgün ona nazar boncuğu hediye edince pek Saverio Chiricobir sevindi. Beraber bisiklet bakmaya gideceğiz. Yakındaki bir mağazada deniz için minik bisiklet var. İki adet ve fiyat da uygun, ama maalesef birinin parçası eksik olduğundan bir tane alabildim. Nilgün hemen denedi ve çok hoşuna gitti. Saverio Messinabeni liman başkanlığına (Kapitaneryo) götürdü ve giriş işlemlerimi yapmamı sağladı. Transitlog benzeri bir kağıdı ücretsiz veriyorlar. İtalya'yı terkederken iade ediliyor. Başka da bir muamele yok. Şehre inip Nilgünün bozulan bilgisayar klavyesinin yerine yenisini aldık ve sahilde bir pizzeriada pizzalarımızı yedik. Öğleden sonra feribot ile Messina'ya geçeceğiz ama feribot vaktinden 5 dakika önce kalkınca deniz otobüsü ile geçtik. Yarım saat sürmedi bile. İşte kocaman bir liman ve yakışıklı bir İtalyan şehri. Geniş caddeler, tipik güzel binalar. Limanda yatlara yer yok, Kuzeyde bir marina var oraya bağlanmak mümkün, ancak yüzer ponton ve her gemi geçişinde sallanıyor. Yine akşamüstü canlanan alışveriş bölgesini de gezerek bu kez feribot ile hava kararmadan Reggio'ya ve teknemize döndük. Messina operasyonu çok başarılı oldu, Sicilyaya bir öngezi yapmış olduk. Limancılar ertesi gün donanma gemisi geleceğini söyleyerek rıhtımı boşaltmamızı istediler, biz zaten çıkacaktık diyerek onları rahatlattık.

3 Eylül 2005: Cumartesi günü saat 6:50 de akıntıları, girdapları ve rüzgarları ile namlı Messina boğazını geçmek ve Sicilyanın ünlü volkanik Lipari adasına (38°28,2'K,14°57,5'D) gitmek üzere rıhtımdan çözüldük. Boğazı Odisseus'un aksine sakin bir havada yalnızca feribotları kollayarak rahat bir şekilde geçtik. Uzun burunlu, yüksek direkli kılıç balığı avı teknelerini ise göremedik. Yolumuz Sicilyanın Kuzeyinden geçerek Batıya doğru 44 deniz mili Lipariuzanıyor. Sahile yakın bölgeler haftasonu balıkçılarının sandalları ile dolu. Hava sakin, yine motor seyrindeyiz. Nilgünün oltasına Lipari iskele/marinabu kez iki adet iri bonito geliyor ve şeytanın bacağı nihayet kırılıyor. Hemen pişirip öğlen yemeğinde nefis balığımızı yiyoruz. Saat 15:10 da inanılmaz bir feribot ve deniz otobüsü trafiği olan limana ulaştık. Ticari limana yanaşmanın imkanı yok, çaresiz kıyı boyuna yapılmış T iskele/marinalardan birine yanaştık. Elektrik, su, palamar ve güvenlik hizmetlerine karşılık tuzlu bir ücret talep ediyorlar. Biz de maliyeti düşürmek için çamaşıra başladık. Şehri keşfetmeye çıktığımızda kalabalık bir yerli turist seli ile karşılaşıyoruz. Okullar açılmamış, (belki de son haftasonu) millet adaya hücum etmiş. Pansiyon, otel, lokanta, bar, dükkan, butik, gemi acentası dolu bir yeri geçip nispeten sakin bir deniz kenarında bir barda nefeslendik. Dönüşte de büyücek bir süpermarketten alışverişimizi yaptık. Şık bir şehir ama esas şıklığı marinaya geri döndüğümüzde akşam üzeri yanaşmış olan megayatlarda gördük. Beyaz ceketli, siyah kravat ve beyaz eldivenli garsonun akşam yemeği servisi bütün marinanın ilgisini çekti. Biz nereye gelmişiz böyle?

4 Eylül 2005: Bugün Pazar. Niyetimiz Lipari adasının hemen Güneyindeki Vulkano adasının Kuzeybatısında yer alan Ponente koyu (38°25,2'K,14°57,2'D) . Adada halen tüten bir volkan varmış, onu görelim ve feribotu olmayan bu koyda sakin bir gün ve gece geçirelim dedik. Mesafe yaklaşık 3 deniz mili Vulkano Ponente koyuolduğundan ağırdan alıyoruz. Önce tekneyi sıkı bir yıkayıp pakladıktan ve depoları doldurduktan sonra limana tepeden bakanTüten volkan bir kaleye çıktık, biraz daha gezi, öğle yemeği ve alışverişten sonra tekneye döndük, marina hesabını Nilgün'ün çabaları sonunda biraz tenzilatlı ödeyip saat 14:10 da Vulkano adasına yol verdik. Bir saat sonra bizim Çam limanından biraz irice, sahili plaj ve kalabalık, ama arkasındaki dağdan dumanlar tüten bir koya 15 civarındaki teknenin arasına demirledik. Koy Batı'ya açık ama hava hafif de olsa Doğu'dan estiği için rahat bir yer. Etrafta denizin içinden sipsivri yükselen volkanik kayacıklar var ama deniz dibi kum ve iyi demir tutuyor. Öğleden sonrası ufak tefek tamir işleri ve deniz sefası ile geçiyor ve akşam yemekten sonra erken yatıyoruz. Uzakta devamlı çakan şimşekler bizi tehdit edebilir, kulağımız kirişte. Şimşekli hava gece koya şöyle bir uğrayıp üfürdükten sonra bitiyor. Demirimiz bir imtihanı daha başarı ile geçti, zira dönüp duran rüzgarda demir tarayanlar oldu.

5 Eylül 2005: Sabah erkenden saat 6:30 'da cici demirimizi toplayıp yola koyulduk. Hedefimiz 49 deniz mili mesafedeki Cefalu limanı Cefalu şehir(38°02,4'K,14°01,0'D). Hava sakin, yine motor seyri var. Yolda Nilgün'ün oltasına bu kez daha küçük bir balık geliyor ve hemen akşam için hazırlanıyor. Cefalu, büyük şehir Palermo'nun bir sayfiyesi imiş. Sicilyanın kuzey kıyısının ortalarında yer alıyor. Saat 14:50 de kasabanın doğusundaki limana girdik. Mazot iskelesinin arkasına kıçtan kara olmuş birçok tekne var. Mazotçu bizi de davet etti ama biz önce fiyatı sorduk. Ne de olsa Sicilya tecrübemiz var. Adam acayip bir ücret telep edince biz de limandan vazgeçip şehrin önüne gidip batıdaki koyda demirledik. Burası açık bir yer ama bir mola için uygun. Hatta botu indirip Nilgün'ü karaya bile çıkarttık. Ancak akşam demir yeri fazlaca sallamaya başlayınca tası tarağı toplayıp tekrar limana ancak bu kez demirleyip alargada kalmak üzere gittik. Liman içi sakin, balığımızı yedik ve rahat bir gece geçirdik.

6-8 Eylül 2005: Cefalu limanından da sabah erken saat 6:15 de çıktık. Sicilya'daki son limanımız olacak olan Trapani limanına (38°00,4'K,12°30,0'D) gitmek istiyoruz. Mesafe 82 deniz mili. Yolda yine dünkü gibi bir balık geldi ama başka bir balık yemin tamamını götürdü. Trapani Sicilya'nın büyük Trapani çekek yerikentlerinden biri ve Sicilya'nın Batı kıyısında Egadi adalarının karşısında yer alıyor. Yol sakin geçiyor ama uzadıkça da uzuyor. Limana yaklaşırken hava bulutlu olduğundan erken karardı ve hava da sertleşmeye başladı. O karanlıkta tuzak gibi kayalıkların arasından geçerek geniş limana girdik ve kendimize yanaşacak bir yer aramaya başladık. Her yer dolu, Tam sığlık ve liman içi şamandra vs. den kurtulmaya çalışırken başlayan sağnak tuz biber ekti ama bir çekek yerinin travelift girintisine girmiş bir teknenin yanına sığınmayı başardık. Saat 20:00 ve hava tam karanlık. Nilgün'ün yolda hazırlamış olduğu balık çorbası harika bir Trapani eski şehirakşam yemeği oluyor. Ertesi gün kafamızı dışarı çıkarttığımızda bir inşaatın tam ortasında olduğumuz belli oldu. Çekek yeri, önünde rıhtım var ama tamamı tekne ile dolu. Liman ve yolları yeniden inşa ediliyor, her tarafta çalışan makinalar ve işçiler, çıkarttıkları toz sert rüzgarın yardımı ile doğru üstümüzde. Neyseki elektrik ve suyumuz var, temizleriz. Şehir turunu zaman zaman çiseleyen yağmur altında yapıyoruz. Eski şehir gayet güzel binalar ile dolu. Ortalıkta pek turist yok. Limanda gelip giden feribot trafiği yoğun. Limanın Doğusunda çekek yerlerleri var. Fazla gecikmeden alışverişimizi tamamlayıp tekneye döndük. Ertesi günkü Tunus geçişi için hava durumuna baktığımızda ise sürprizle karşılaştık: 7 Bofor rüzgar! Bu plan değişikliği getirdi ve bir gece daha burda kalmaya karar verdik. Akşam 35 yıl Almanya'da yaşamış ve memleketine dönmüş bir italyanın lokantasında Almanya'dan ithal döner denedik. Hiç de fena değildi.

8-9 Eylül 2005: Sabah limanda hava oldukça sakinlemişti ama meteoroloji Sicilya geçidi (Sicilya adası ile Tunus arası) için 7 hava vermeye devam ettiğinden, Trapani'yi de gezip gördüğümüzden hemen Batı'daki adalardardan, komşu tekneden methini duyduğumuz, küçük Favignana adasına (37°56,1'K,12°19,4'D) gidip, rüzgarın düşmesini orada beklemeye karar verdik. Böylece liman inşaatının tozundan da kurtulmuş olacaktık. Tekneyi iyice yıkayıp tozundan temizledik, çekekçi ile hesabımızı gördük ve saat 10:20 de Favignana adasına doğru yola çıktık. Hava hala sakin ancak Güneydoğudan rüzgar bekleniyor. Koyları ile tanınmış adayı turlarken beklenen rüzgar geldi ve kendimizi limana dar attık. Liman küçük ve dolu, bir de marinacık var ama niyetimiz mazot ikmali yapmak olduğu için mazot rıhtımı olduğunu düşündüğümüz ve boş olan rıhtıma saat 15:00 de aborde olduk.Sert rüzgarı rıhtım tarafından aldığımız için gayet iyi durumdayız. Mazotçunun 1 saat sonra geleceğini öğrenip kasabayı turlamaya çıktık. Küçük şirin bir kasaba, epey de turist var. Dükkanlardan anlaşıldığına göre burası ton balığı yakalayıp işlemekle meşgul bir yer. Merkezde birçok lokanta ve bar var. Anlaşılan akşam buralar epey şenlenecek. Geri dödüğümüzde mazotçudan kötü haberi alıyoruz: rıhtıma servis yok, bidonla taşımak gerek! Çaresiz 6 sefer yapıp 110 Lt mazot aldık ve depolarımız tamamen doldu. Ayrıca adam rıhtımda gece de kalabileceğimizi de söyleyince moralimiz düzeldi ve akşam bu şirin yerde bir restoranda güzel bir yemek yiyerek kendimizi mükafatlandırdık. Ancak gece komşu teknede müzik şamatası olduğundan biraz geç uyumak zorunda da kaldık, eh liman hali. Sabah da yağan yağmur tekneyi bu kez Afrika'dan gelen tozlarla sıvayınca tekrar çamurlara bulandık ve rıhtımda su olmadığından öylece kaldık.

Ertesi gün havanın düşmeye başlayacağını ve bir gün sonra ise iyice düşeceğini 68. kanaldan 24 saat yayın yapan İtalyan meteoroloji istasyonundan öğrenince bir gece daha kalıp ertesi gün Tunus geçidi yapmaya karar verdik. Bu kez limanda değil adanın Doğusunda bir koyda (37°55,4'K,12°21,8'D) kalacağız. Saat 11:45 de limandan ayrılıp bir saat sonra Güneydoğuya kapalı nefis bir koyda demirledik. Bizden başka birkaç tekne daha var. Ayrıca karadan gelmiş olan bir kalabalık da kıyıdan denize giriyor. Kıyı ise taşlara oyulmuş bir antik kent kalıntıları ile dolu. Zemin kum, gayet iyi demir tutuyor ve deniz çekici. Eh biz de öğleden sonrayı deniz molası olarak değerlendiriyor ve akşam erken yatıyoruz. Ancak gece dönen rüzgar teknenin yönünü değiştirince sabaha kadar sallanmak zorunda kaldık.

10-11 Eylül 2005: Demir yerimizi saat 8:50 de terkettik. Hedefimiz 115 deniz mili mesafedeki Tunus'un Sidi Bou Said marinası (37°55,4'K,12°21,8'D). Sidi Bu Said Tunus şehrinin hemen Kuzeyinde Kartaca burnunda yer alan bir sayfiye yeri. Hem Kartaca kalıntıları, hem de başkent Tunus buradan kolayca ulaşılabilir olduğu için tercih ettik. Hava açık ve sakin, Kuzeybatı'dan 6-10 knot rüzgar var ama denizdeki kaba dalga bitmemiş, sallantı açık anayelkene rağmen devam ediyor. Hesaba göre ertesi sabah Sidi Bou Said'de olacağız. Yol boyunca 68. kanal her 6 saatte bir yenilenen hava durumu vermeye devam etti. Herhangi bir değişiklik yok, hava aynen olduğu gibi devam edecek. Trafik az, yat hiç yok. Akşamı ettik ve vardiyalar başladı. İlk vardiya Nilgün'ün Saat 2:00 de ise Ali devralacak. Bu şekilde vardiyalar biraz uzun ama Nilgün geç yatıp geç kalktığı, Ali ise erken yatıp erken kalktığı için bize iyi uyuyor. Gece 11:00 sularında Tunus körfezi açıklarında sıkı bir gemi trafiği Nilgün'ü bayağı yoruyor ama Tunus körfezine girince hem trafik Sidi Bou Said & Marinahem de dalgalar bitiyor. Gece karanlığında Tunus sahil güvenliği telsiz ile kimlik kontrolu yapıyor. Sonrasında ise sakin bir seyri takiben açık bir havada Pazar günü sabah saat 8:30 da Marinaya girip bağlanıyoruz. Marina iyice dolu ama bize yer var. Fiyatlar da biraz yüksekçe ama başka çare de yok. Hemen Tunus'a giriş muamelesini kolayca bitirdik. Polis pasaport kontrolu yapıp bir form (Seyir permisi) doldurttu ve bir nüshasını bize ülkeyi terk ederken iade edilmek üzere verdi. Gümrükçü Sidi Bou Saidise tekneye gelip ayrı bir form doldurup yine bir nüshasını bize verdi.Bu da çıkarken iade edilecek. Böylece Tunus'a resmen girmiş de olduk. Burada lisan arapça ama herkes fransızca da konuşuyor. Bu bize epey kolaylık sağladı. Bol ve basınçlı su ile tekneyi direkleri dahil yıkayınca çamurları temizlemiş olduk. Hemen çamaşır işi de başladı. Yorgunluğu biraz atınca tepedeki kasabaya 33 derece sıcaklıkta upuzun ve dik bir merdiveni tırmanarak ter içinde ulaştık. Sidi Bou Said çok tipik ve güzel bir Tunus kasabası. Sokaklar kafeler ve dükkalar ile dolu. Deri eşya, çanta, ayakkabı, ziynet ve turistik eşya satanlar yine çoğunluk İtalyan turistler ile pazarlıktalar. Sokakları gezip fotoğrafladıktan sonra bir lokantada mahalli yemek kuskus denedik ve merdivenleri inerek marinaya ve teknemize geri döndük. Sıcaktan bayılmış vaziyette akşamı ettik. Pazar olduğu için marina kalabalık. Halk hemen karşımızdaki kafede serinlemekle meşgul. Gece yol yorgunu erken yattık. Gece sıkı bir yağmur tekneyi tekrar yıkadı ve ulaşamadığımz direk tepesi bile temizlenmiş oldu.

12 Eylül 2005: Pazartesi hava bulutlu. Rehber/şoför Kamel (Kamil) ile önce Kartaca turu, sonra da yakındaki Carrefour süpermarket turu için anlaştık. Kapalı hava bu ziyaret için çok uygun, pişip terlemeden gezebileceğiz. Öğlen yakındaki Kartaca müzesi ile turumuz başladı. Genellikle düz arazidekiPunic mezarları Harabeleryegane tepede Fenikeliler tarafından kurulmuş ve Romalılarca fethedilmiş bir Punic (Fenike) mahallesi kalıntıları ve yanındaki Kartaca milli müzesini gezdik. Müzede çok iyi muhafaza edilmiş heykel ve mozayikler ilgi çekici idi. Tepeden manzara ise muhteşem, bütün şehir ve liman ayak altında. Ayrıca Kartaca günümüzde Devlet başkanı dahil Tunus'un zengin kesiminin de oturduğu bir yer olduğu için oldukça bakımlı ve temiz. Başkan sarayında, zenginler villalarında, keyifler de yerinde.Sonra sırası ile önce Punic sonra Romalılar tarafından kullanılan askeri ve ticari liman, Antonin Roma hamamları, Punic çocuklarının kurban edildiği mezarlık, Roma tiyatrosu, Roma villalarını görüp tarihi ziyaretlerimiz tamamlayarak süpermarketten alışveriş işini de bitirdikten sonra yorgun argın geri döndük. Pazartesi hava da kapalı olduğu için marina bayağı sakin. Teknede akşam yemeği yiyip, karşı kafede kahvemizi içtik ve Tunustaki ikinci gecemiz için Vagabond'a döndük.

Antonin banyoları

13 Eylül 2005: Bugünün programında sabah tekne işlerini bitirmek, akşamüzeri ise Tunus'a gidip eski şehir Medina'yı ve yenişehiri ziyaret etmek, sonrasında da La Goulette limanında bir akşam yemeği yemek var. Sabah teknede işlerimizi gördükten sonra akşam üzeri yine Şoför Kamel ile La GouletteMedina çarşıbuluştuk ve Tunus şehrine doğru yola koyulduk. Modern görünüşlü yeni şehirde turizm bürosuna uğradıktan sonra Medina isimli eski şehire dar sokaklardan geçerek ulaştık.Tunusda genellikle evler beyaz, kapı pencereler ise mavi boyalı. Kamel yaz aylarında gölgede 45 derecelere ulaşan sıcaklık için beyaz boyanın, sivrisineklere mani olduğu için de mavi boyanın tercih edildiğini söylüyor. Daracık sokakların arasında bizim kapalıçarşıya benzer bir çarşı da var. Her türlü eşyanın satıldığı bu kalabalık yerde biraz dolaştıktan sonra kilitlenmiş trafiğin arasından geçmeye çalışarak şehrin Doğusundaki gölün ucundaki büyük limana gittik. Liman Goulette isimli bir eski İtalyan mahallesinin yanında bulunuyor. Yoğun bir gemi trafiği var ama İtalya'dakilere göre de sakin. La Goulette Kuzeye doğru deniz kenarında kurulmuş bir yerleşim. Yol boyunca kafeler, restoranlar ve çarşı pazar yer almış. Restoranlardan birine girip yemeğimizi yedikten sonra fazla gecikmeden Sidi Bou Said'e, marinaya döndük. Ertesi gün yol var.

14 Eylül 2005: Sabah güneşli bir havada marina ile hesabımızı kesip, liman polisini de ziyaret edip formaliteleri yerine getirdikten sonra saat 8:45 de Tunus'daki ikinci durağımız olan Bizerte limanına (37°16,5'K,9°52,9'D) doğru yola koyulduk. Yolumuz 40 deniz mili. Bizerte ülkenin Kuzeyinde bir liman kenti. Tunus her ticari limana bir yat yanaşma yeri yapmış. Su ve elektrik var. Tabi gümrükçü polis vs. mevcut. Ayrıca marinalar da var. Ancak Bizerte iç limanbaşkent Tunus bunun dışında, ne marina ne de yat yanaşma yeri var. Bizerte yolunda Sidi Bou Said'de tanıştığımız Alman teknesi Boheme ile görüştük. Bizimle aynı yolu yapacaklar ama Bizerte yolunda bir koyda demirde geceleyeceklerini söylediler. Yine yolda sahil güvenliğe telsiz ile raporumuzu verdikten sonra, saat 16:00 da Bizerte yat kulübünün önündeki yüzer pontona şiddetlenmeye başlayan Kuzeybatı rüzgarı altında bağlandık. Formaliteleri tamamlayıp tekneye çeki düzen verdikten sonra şehri gezmeye çıktık. Buranın da bir eski mahallesi var, ancak çarşısı açıkta, bizim pazar yeri gibi. Eski şehrin bir de eski limanı var, sığ olduğu için ancak sandallar girmiş. Çevresi kafeler ile dolu. Ahali günün yorgunluğunu atmaya çalışıyor. Çarşı pazar dolaşıp etrafı gezdikten sonra akşam teknede yemek için limana döndük. Rüzgar bütün gece devam edecek gibi, oturmamış bir hava var.

15 Eylül 2005: Sabah güneşli ama rüzgarlı bir havada uyandık. Bir gün daha havanın yatışmasını bekleyeceğiz. Bu arada Batıda Tabarka limanıCezayir sınırında Tabarka şehrini ziyaret etmeyi planladık. Bizerte'den 145 km mesafedeki bu turistik liman şehrine dolmuş minibüs ile iki saatte gitmek mümkün. Bulduğumuz dolmuş 11:30 da dolup hareket etti ve bizi bozuk ve dar bir yoldan hoplaya zıplaya Tabarka'ya ulaştırdı. Yolda gördüğümüz köy ve kasabalar ise başkent Tunus'tan çok farklı. Toz toprak ve çöp içinde. Buna karşılık Tabarka ise şirin ve küçük bir liman kenti. Giriş çıkış limanı. Yatlar için elektrik ve suyu olan küçük bir yanaşma yeri var. Limanın Doğu'sunda ise geniş bir kumsal ve arkasında turistik tesisler görünüyor. Liman civarında bir lokantada öğle yemeğimizi yedikten sonra dönüş derdine düştük çünkü doğrudan Bizerte'ye vasıta ancak sabahları var, öğleden sonra yok. Çaresiz önce Tunus'a sonra da Bizerte'ye geçeceğiz. Yol ise Tunus yolu olmasından herhalde, geldiğimiz yoldan çok daha kaliteli, hatta Tunus Bizerte arası paralı otoyol. Bu maceralı yolculuk 4,5 saat sonra saat 20:00 de Bizerte'ye ulaşmamızla son buldu. Teknemize kavuşup bir akşam yemeği yemek bizi mutlu etti. Bizerte'de hava oldukça düşmüş, herhalde Cagliari'ye rahat bir yolculuk yapabileceğiz.

16-17 Eylül 2005: Bugün Tunus'tan ayrılarak Sardinya adasının Güneyindeki Cagliari limanına (39°12,0'K,9°07,5'D) gideceğiz. Yol uzunca: 120 deniz mili, hava raporları 4 şiddetinde Kuzeybatı rüzgarı öngörüyor. Bu da bizim için orsa seyir demek. Biz de çıkış işlemlerini yapmak üzere harekete geçtik. Marina parası ödendi ve gümrükçü ile polis tekneyi ziyarete gelip gayet nazikçe formaliteleri tamamladılar. Havanın durulmasını bekleyen diğer yatlar ile birlikte biz de saat 10:50 de Kuzeye doğru yol verdik. Hava açık, rüzgar ise Kuzeybatıdan 12-16 knot arası esiyor ama deniz bayağı kabarmış. Limandan çıkmadan ana yelkenimizi açmış olduğumuz için fazla sallanmıyoruz. Biraz açıldıktan sonra diğer yelkenleri de açınca yelkenle 5-5,5 knot orsa seyri yapar hale geldik. Tekne rahat bir seyre başladı, faturası ise biraz yamulmak ama biz buna razıyız. Açıktaki gemi trafiğini de geçtikten sonra akşama kadar aynı düzende devam ettik. Gece rahat edebilmek için ana yelkene bir camadan vurup trinketi de indirdik. Pırıl pırıl bir mehtap ışığında yeni yelken Cagliaridüzeninde yavaş ancak rahat bir vaziyette vardiyalara başladık. İlerleyen saatlerde iyice düşen rüzgar tekrar motor çalıştırmamızı gerektirdi ama sabah rüzgar tekrar toparlanınca trinketi basıp yelkene devam edebildik. Cagliari körfezine girince rüzgar tamamen kaldı ve limana motor ile, start almak için bekleşen bir dolu yarışçı yatın arasından geçerek, saat 12:15 de girdik. Bağlandığımız yer en Doğudaki Marina di Sole. Yüzer pontonlu, elektrik ve suyu olan ve kitaba göre en hesaplı marina. Girişimizi takiben sıkı bir yağmur tekneyi iyice yıkadı ve çıkan fırtınamsı rüzgar da kuruladı. Akşam üzeri şehir turuna çıkıp Cumartesi gecesi Cagliari'nin gençler ile dolu sokaklarını arşınlayıp marinaya döndük.

18-20 Eylül 2005: Pazar günü tatil günü, her yer kapalı. Hava parçalı bulutlu ve rüzgarlı. Epey bir Kuzeye çıktığımız için biraz da serinlik var. Biz de şehrin gezilecek yerlerini görmek üzere öğleden sonra harekete geçtik. Marinadan merkeze kadar biraz yürümek gerekiyor. Merkezde sahil boyu eski yapılar ile dolu. Altlarında sokak kafeleri var. Hemen yukarı yürününce bir tepe üzerinde eski kale kalıntıları ve katedral var. Buradan bütün şehir, liman hatta koy bile görünüyor. Kale civarı ise belli ki eski şehir, daracık sokaklar, eski evler. Pazar gezmesi yapan halk arasına karışıp biz de dolaşmaya devam ettik. Açık olan bir büyük mağaza keşfedip onu da gezdikten sonra bir pizzacıda akşamı değerlendirdik. Cagliari Menorka arası 240 deniz mili, bir gece yakındaki bir koyda demirleyip ertesi sabah erken yola çıkıp yine ertesi akşam Menorka'ya ulaşmayı planlıyoruz. Ancak hava raporu bizim gibi düşünmüyor. 7 şiddetinde tam kafadan rüzgar bir gün daha burada kalmamızı gerektirecek.Yanımızdaki Tayvan yapısı teknede çok cana yakın Norveçli bir çift var. Onlar da aynı fikirde ve havanın kalmasını bekliyorlar.

Cagliari meydanMarinaCagliari eski şehir

Pazartesi günü önce bayağı teşkilatlı bir tekne malzemesi satan mağazayı ziyaret edip bir katlanır bisiklet daha aldık. Böylece iki bisikletimiz oldu ve bisiklet turlarına başlayabileceğiz. Daha sonra yakındaki süpermarketten sıkı bir alışveriş yaptık ve sonrasında tekne işleri ile uğraştık. Malum çamaşır, tamirat, yazı işleri vs. Hava durumunda ise pek değişiklik yok, rüzgar devam ediyor ama Çarşamba kalacağı tahmini var. Biz de Çarşamba çıkmaya karar verdik ve Salı gününü de bisiklet gezisine ayırdık. Hemen Doğuda bir koyda Uzaklar teknesinin kaldığı Marina Piccolo'yu ve yanındaki Poetto'yu ziyarete gittik. Marina piccolo (Küçük) adında ama epey tekne barındırıyor. Çok da şık bir yat kulübü de var. Poetto ise geniş ve uzun bir kumsal boyunca uzayıp giden bir sayfiye yeri. Dönüşte Nilgün'ün bisikletinin ön lastiği yarı yolda indiği için turumuzu yürüyerek tamamlıyabildik. Yorgunluktan başka da birşey yapamadık. Ertesi gün için dinlenmemiz gerek. İtalya'yı noktalayıp İspanya'ya doğru uzanacağız.

21-23 Eylül 2005: Sabah eskiyen trinket mandarının yenisini alıp, yakındaki marketten alışverişimizi tamamladık ve gerçekten uygun olan marina ücretini (20€/gün) ödeyip suyumuzu da doldurduktan sonra saat 12:15 de limanın Batı mendireğindeki mazot istasyonuna gittik. Bu arada limana çeşitli bayraklarda eski, çok direkli yelkenli gemiler girip yanaşmaya başladılar. Bu güzel resmi geçidi de izleyip mazot eksiğimizi giderdikten sonra geceyi geçireceğimiz Maltafano koyu'na (38°53,3'K,8°48,4'D) doğru yola koyulduk. Mesafe 26 deniz mili, hava hafif rüzgarlı, motor ile sakin bir seyir yapıyoruz. Tam koya 2 deniz mili kala adanın Güney ucundaki Spartivento burnunu geçince rüzgar kafadan 25 knot esmeye ve dalgalar büyümeye başladı. Kendimizi koya saat 18:15 de dar attık ve demiri iyice saplayıp bol kaloma verdik ki rahat edelim. Gece hava kaldı ve sabah düzgün bir denizde Balear'lara gitmek üzere yola koyulduk. Ancak adanın kuytusundan sıyrılıp açık denize çıkınca dünden kalma iri dalgalar kendini gösterdi ve hızımızı kesmeye başladı. Yani evdeki hesap çarşıya uymadı, biz de Batı'daki San Pietro adasının Carloforte limanına (39°08,7'K,8°19,1'D) Osman Atasoy'un kitabında yazdığı gibi sığınmaya karar verdik ve saat 11:45 de feribot iskelelerinin yanındaki rıhtıma diğer yelkenlilerin arasına aborde Meeting pointCarloforte şehirolduk. Görünen o ki buradakilerin bazıları da aynı yolu yapacaklar ve havanın kalmasını bekliyorlar. Hava raporları 2 gün sonraya Kuzeyli hafif rüzgar öngördüğünden burada iki gün kalıp, sakin bir denizde geçidi yapmaya karar verdik. Hemen siesta vakti demeden şehri keşfetmeye çıktık ve iyi ki burada kaldık dedirtecek kadar şirin bir yer ile karşılaştık. Sahil boyu ve içerileri tamamen orijinal olarak muhafaza edilmiş tipik yapılar ile dolu. 250 yıl önce Tunus'un Tabarka kentinden göçen Levantenler tarafından kurulmuş olan şehir halen o günkü havasını yansıtıyor. Geniş sahil boyuna karşılık daracık arka sokaklar, her yer temiz ve bakımlı. Limana girip çıkan feribotlar karşı kıyıdan devamlı turist getiriyor. Akşamları da ortalık canlanıyor, çok keyifli bir yer.

Carloforte

Ertesi günü de bisiklet turu ile değerlendirmeyi planladık. Limanın Kuzeyinde marinalar ve onların arasında mazot iskelesi var. Ama tekneyi kaldırıp Flamingooraya gitmeye üşendiğimizden karadan gidip bir bidon mazot aldık. Böylece Cagliari'den buraya olan harcamayı karşılamış Piana adacığıolduk. Bisikletlere atlayıp önce adanın Kuzeyini keşfettik. Yol boyunca şık villalar dizili. Buradan önceleri ton balığı atölyesi, şimdilerde ise turistik tesis olan Piana adacığı görünüyor. Arada şehirden alışveriş işini tamamlayıp öğleden sonra ise adanın Güneyini dolaştık. Şehrin hemen yanıbaşında sığ bir gölde flamingo kuşları ve ismini bilemediğimiz diğer kuşlar gelip geçen trafiğe aldırmadan geziniyorlar. Daha sonra ise sahil boyunca plajlar sıralanmış. Akşam üzeri tekneye döndüğümüzde fransız komşularımız internet sitelerinden aldıkları bilgiye göre havanın Kuzeye döneceğini müjdelediler. Alman radyosu ve İtalyan meteoroloji de aynı fikirde. Biz de hazırlığımızı tamamlayıp erken yattık.

Yarın İtalya'yı terkedip İspanya'ya, Balear adalarının en Doğusundaki Menorka adasının Mahon limanına geçeceğiz.

İtalya ve Tunus gezimizi İtalya'nın Rocella İonica marinasından baslayip, 2 ülkede 13 degisik liman veya koya ugrayip, Batiya giderek 30 günde Sardinya adasının Carloforte limanında tamamladik. Böylece 738 deniz millik Korfu-Carloforte etabini da tamamlamis olduk. Simdi önümüzde Carloforte-Gibraltar etabi var. İspanya'nın Balear adalarını, anakarasında Costa Blanca ile Costa del Sol'ü ve Gibraltar'ı kapsayacak bu gezi için yaklasik bir ay vaktimiz var. Atlantik'e açılmak üzere Gibraltar'ı Ekim sonunda terketmek istiyoruz.

 

Geziler sayfasina dönüs