GEZILER SAYFASI

 

2004 ÖNCESİ :

 

İlk tekne:

Oldboat80’li yıllarda 30 günlük yıllık izinlerimizi, önce Saros körfezinin Kuzey kıyısında bir sitede bulunan ve Nilgün’ün ailesine ait bir küçük yazlık evde denizle içiçe yaşadık.  Sonra bu çerçevenin içine Saros körfezinin ufuklarını süsleyen 4,5 metre boyunda, Ayvansaray yapımı, omurgası biraz derince tutulmuş, kırmızı bordürlü lacivert bir sandal ekledik. Bir de direk taktık. Nilgün de evin salonunun ortasında birleştirdiği lacivert kırmızı su geçirmez  kumaşlarıyla  bir yelken dikince mükemmel bir gezi teknesine kavuşmuş olduk.Tam bir amatör çalışma! Nil nehri yelkenlilerini andıran bir tekne gezinmeye başladı Saros sularında. En çok hayrete düşenler ise yazlık sitenin sakinleri ve yörenin balıkçıları oldu. Bir kez iki yaşındaki oğlumuz Ömer ile birlikte sertleşen Poyraz havayı farkedemeyip azgın sularda Yunan adası Semadirek’e (Samothraki) doğru sürüklenirken balıkçılar tarafından kurtarıldık; bir kez direk kırdık, bir kez batırdık. Lodos patladığında bütün site gençleriyle birlikte kıyıya çektik. Ama bu işi de iyice öğrenmiş olduk.

 

 

 

İkinci tekne:

Günün birinde biraz daha irice bir tekneyi hakkettiğimizi düşünüp Yeltes yapımı 5,5 metrelik bir slup yelkenli olan Martı’yı aldık ve inşaatı bitmiş ama daha açılmamış olan Ataköy Marina’ya bağladık.  Kıçtan takma 6 beygirlik motorun şaftı kısa olduğu için, genoa’yı açmak üzere başa yürüdüğümde uskur sudan çıkardı.  Ama artık bir kamaramız hatta kapısı bile olan bir tuvaletimiz vardı.  Günlük gezilerin yanısıra,  Heybeliada Çam Limanında, Sivriada’da geceliyorduk.  Ali, otopilotu ve telsizi bile olmayan Martı ile en uzun yolculuğunu yalnız başına yaptı.  Istanbul’dan Çanakkale Boğazını geçip Saros Körfezindeki küçük eve geldi. Genellikle suskun olan Ali, o gün hayatı boyunca konuşmadığı kadar çok konuştu! Okyanus geçme kararını da o yolculuk sırasında verdi.

 

Üçüncü tekne:

Imbat3

Sonra birgün, yine Yeltes yapımı olan Imbat 3’ün Bodrum’da sahibinden satılık olduğunu duyduk.Hemen atlayıp gittiğimiz Bodrum Marina’da  gördüğümüz 9 metrelik slup yelkenli bize ve oğlumuz Ömer’e bir transatlantik gibi göründü, anında vurulduk.  Imbat 3 Gündüz ailesi ile o anda bütünleşti, ve sürekli seyir halinde  olan şanslı tekneler arasına girdi.  1992’de 9 beygirlik motoruyla Kuzey Ege, Yunan adaları ve Aynaros yarımadasını, 1993 ve 94’te 18 beygirlik motoruyla Göcek’e kadar bütün Ege sahillerini her girintisine kadar gezdi.  İstanbul’da yaz kış ‘destek sınıfı’nda yarışlara katıldı. Bu yarışların pek çoğunda derece aldı. İmbat 3’ü yaratan kişi olan Cengiz Özgül ve eşi Perihan ile tekneyi satın aldıkları gün başlayan dostluk, onların tekneyi geri satın almalarıyla iyice pekişti.  İmbat 3 hala çok gezen şanslı teknelerden….

 

Final tekne VAGABOND:

Vagabond1995’te ise hayalini kurduğumuz, sürekli aradığımız uzun yol  teknesi Vagabond Kuşadası Marina’da yolumuza çıktı. 1982 Taiwan yapımı 42 ayak bir ketch olan bu tekne ile EMYR 1995 ile Kuşadası’ndan Göcek’e ilk uzunca seyahatimizi gerçekleştirdik. Ege’de geçen iki yaz sezonundan sonra 1998’de sevgili Komodorumuz Teoman Arsay’ın peşinden EMYR Doğu Akdeniz Yat Rallisi ile Mısır’a kadar, yine aynı yıl KAYRA Karadeniz Yat Rallisi ile İstanbul’dan Bulgaristan, Ukrayna ve Trabzon’dan yine İstanbul’a kadar yaklaşık 5000 deniz mili yol yaptık. Türkiye kıyılarında nerdeyse girmedik koy veya bir liman bırakmadık. 2000 yılında ise tekne Ataköy Marina’da ciddi bir şekilde elden geçirilip yenilendi.

 

 

 

Y/y MAT ile Atlantik geçişi :

Mat2003 yılının Nisan ayında  tekneyi Ataköy Marina’nın emin ellerine bırakıp Teoman Arsay’ın MAT teknesi Atlantik Ekibimürettebatı olarak Atlantik dönüşü için Karayipler’de  St. Maarten’den Virgin Adalarına, Azor Adalarına, Cebelitarık’a ve Balear Adalarına kadar 4221 deniz mili yol yaptık. Bundan sonra kendi teknemiz ile Ali’nin komodorluğunu yaptığı Marmara Yat Rallisi MAYRA’yı tamamlayıp doğruca cennet Hisarönü körfezine gittik ve Ataköy Marina’dan komşu tekneler ile yazı geçirdik. Teknemiz 2004 baharında Orhaniye Martı Marina’da, yazın yapacağı Marmara Yat Rallisi ve  Karadeniz Yat Rallisi için hazırlanıyor.  KAYRA’dan sonra da, kim bilir, belki de Atlas Okyanusu…. Her yönü ile mükemmel bir açık deniz ve uzun seyir yelkenlisi olan teknemizin tek kusuru yabancı bayraklı olması. Ne yazık ki kullanılmış yabancı bayraklı tekne ithalatını yasaklayan yasalarımız, teknemizin  dünya sularındaki seyirlerine yabancı bir bayrağın gölgesini düşürecek.  Insan kullanmadan anlıyamıyor, ama ne gariptir ki bizim devletimiz yabancı bayraklara kendi öz evlatlarından daha iyi imtiyazlar sağlıyor, onları bürokratik engellerle daha az sarsıyor.  Ama biz, ve tanıdığımız birçok yabancı bayraklı tekne sahibi, bütün bu kolaylıklara  rağmen gönderimize kendi bayrağımızı çekebileceğimiz günü iple çekiyoruz.  Umalım ki bu yasa değişikliği Avrupa Birliği tarafından bize empoze edilmeden önce, kendi irademiz ile gerçekleşsin.

 

Tekrar VAGABOND ile:

Denizde dopdolu bir yaşam sürdürüyoruz.  Tekne, kaprisli bir patron gibi bizden sürekli iş bekliyor.  Patronu memnun etmek için kimi zaman elektrikçi, bazen tesisatçı, bazen boyacı, tamirci, marangoz, temizlikçi, tasarımcı, ve evet, kimi zaman da yelkenci, dümenci ve çımacı olmamız gerekiyor.  Bazen de tatil yapmayı kafamıza koyup demirimizi sakin bir koya atıveriyor, kendimize birer kadeh içki alıp çevredeki güzelliklerin tadını çıkarıyoruz.  Denizciliğin bir getirisi de çevremizdeki giderek büyüyen dost halkası.  Bir yaştan sonra edinilen yeni arkadaşların hiçbir zaman eski dostlukların yerini tutmayacağı bir gerçek, ama denizciler aralarında çok çabuk samimiyet kurabiliyor, yardımlaşıyor, bilgi alış-verişinde bulunuyor.  Ortak sorunlar, birlikte yenen dayaklar(!), paylaşılan zevkler din, dil, ırk farketmeksizin insanları yakınlaştırıyor.  Denizcilik, ülkemizde yaygın bir şekilde inanıldığı gibi zenginlere özgü bir uğraş değildir.  Çalışan bir çift bazı şeylerden fedakarlık etmek şartıyla mütevazi bir bütçe ile de denizci olabilir.

 

 

SAYFA BASI
GEZILER SAYFASI