Bu yazı "Yelken Dünyası" dergisinde yayınlanmıştır.
Hazırlayan : Nilgün Gündüz
Gümbürrrrrrr!!!
Bir pare top atışıyla başladı MAYRA 2004. Top, hani sevgili Teoman ağabeyimizin geçen yılki Atlantik gezisi dönüşünde Cebelitarık’tan aldığı, ve Istanbul’a döndüğü gün Ataköy Marina açıklarında MAT’ın güvervesinden MAYRA 2003’ün startını verdiği pırıl pırıl cilalı pirinç top, bu kez WILD VENTURE’ın güvertesinde. Tokmak ise MAYRA komodoru Ali Gündüz’ün elinde. Patlamanın ardından yoğun duman ve barut kokusunun arasından MAYRA, ATAKÖY MARİNA ve GOODYEAR flamalarıyla donanmış 7 yelkenli ve 4 motoryat, rallicileri uğurlamaya gelen Ataköy Marina palamar botları içinde Yalçın Dülger, Deniz ve Burçin görülüyor. Pruvalar Heybeliada yönüne dönüyor, yelkenler açılıyor, usturmaçalar toplanıyor, geride kalanlara son bir defa el sallanıyor, ve hummalı bir hazırlık sonunda ralli nihayet başlıyor.
Kaılımcılar şöyle:
ESEN – motoryat. İçinde reis Esen, mürettebat Murat ve Kaya, gayet şen bir üçlü,
CRAZY – 14 metre yelkenli, içinde ralli sponsorlarından Can, eşi Oya, arkadaşları Murat ve Zerrin, ve sevgili küçük denizci maskotumuz Alara.
ONUR – 10.30 metre yelkenli, içinde reis Onur, İzzet ve Tuğrul.
ADRENALİN – 14,15 metre yelkenli, reis Şenol ve Eser
PEÇENEK – 11,40 metre yelkenli, İlhami ve Nuray çifti. 3 Temmuz’da Kayra Karadeniz Yat Rallisine katılacakları için Mürefte’den ayrılıp Istanbul’a dönecekler.
TAYNUR – 8.80 metre yelkenli, reis Tayfun, mürettebat Orhan ve genç oğlu Giray.
YENGEÇ – 8,26 metre motoryat, içinde Ali ve Zümer çifti. Yengeç Mayra’nın gediklilerinden. Bu seyir onlar için bir göçün başlangıcı. Emekli olup Bodrum’a yerleştıkleri için Mayra’dan sonra teknelerini Bodrum’a götürecekler.
LA SOIE - 10,0 metre yelkenli. Reis Ilker, mürettebat Yalçın. Bu tekne de birkaç kez Mayra’ya katıldı.
TEKME – 8,00 metre yelkenli. Turgut Reis’siz bir Mayra düşünülemez.
AZADE – 7,60 metre motoryat. Reis Garo ve Nihal ilk kez kendi teknelerinde bu denli uzun bir seyir yapacaklar.
Ve WILD VENTURE (VAGABOND) 12,80 metre yelkenli ketch. Komodor/Reis Ali Gündüz ve Nilgün (ben). Ilk akşam Heybeli’den itibaren teknemizin nüfusu ikiden üçe çıkıyor. Bir konuğumuz var. SADUN BORO Ağabeyimiz Marmara’yı gezip kitabı VİRA DEMİR’i güncellemeyi amaçladığı için gündüzleri rallinin en süratli teknesi ESEN ile yol üstündeki bütün limanları ve barınakları gezip görüyor, notlar alıyor, ve geceleri Wild Venture’da kalıyor.
İlk gün seyrimiz, sponsorlarımız Ataköy Marina ve Goodyear’ın özenle hazırlattığı çantaların içindeki t-shirtleri, şapkaları prova etmek, flamalarımızı gurcataya çekmek, ve bir gece önce Ataköy Marina havuzbaşındaki Mayra 2004 yemeğinde Teoman Arsay’ın övgüyle söz ettiği kitaba, Çetin Kent’in “Sarıldım Minik Teknemin Halatına” kitabına göz atıp, Komodorumuzun bu günkü briefing sırasında bize verdiği dosyalardaki bilgileri gözden geçirmekle geçti. Heybeliada Deniz Lisesine 12,8 deniz milini yelken motor tamamlayıp, bazı teknelerin Çam Limanı kaçamaklarına rağmen tüm ralli yatları saat 18:00’de Deniz Lisesi Limanına bağlandı. Saat 19:00da ilk kez giydiğimiz, ve bundan sonra 10 gün ayrılmaz birer parçamız olacak ralli t-shirtlerimiz ile Deniz Lisesi Komutanı, amatör denizcilerin dostu Abdullah Gavremoğlu ve zarif eşi Hülya hanım ile komutanlık binasında buluştuk. Mekanı, meramı, hobisi, işi deniz olan insanlar sohbet konusu bulmakta güçlük çekmiyor. Komutan bu limanın biz yatçılara her zaman açık olduğunu belirterek Komodorumuzun verdiği Mayra plaketini aldı. Müze ve kabul salonları gezildi, toplu bir fotoğraf ile bu güzel an tarihe geçti. Akşam Komutanlar ve Aileleri ile birlikle yenen yemek, Harmony in Blue ve Toy tekneleri ile Ataköy Marina’dan gelen arkadaşlarımız ile şenlendi. Yemekten sonra bu grubu, Mayra’ya bir yerlerde tekrar katılacaklarına dair söz alarak Istanbul’a uğurladık. Sadun Ağabeyimizi alıp Wild Venture’a döndük.
İkinci gün, rotamız Esenköy’e 16,9 deniz mili yolumuz var. Hava çok durgun, puslu, yarı kapalı. Sabah kahvaltısında Sadun Ağabeyimizin yanısıra, dostumuz Albay Abdullah ve Hülya Hanım’ı Wild Venture’da misafir ettik, ve büyük bir nezaketle bütün teknelere ikram ettikleri poaça ve simitleri afiyetle yedik. Sadun Ağabey’in Esen teknesine transferinden sonra Deniz Lisesine veda edip limandan ayrıldık ve start topumuzu ateşledik.
GÜMMMMMM!!! Elimde değil. Her defasında kamerama sımsıkı sarılıp vizörde ön planda pırıl pırıl pirinç top, arka planda ralli teknelerinden oluşan güzel bir kompozisyon yakalayıp Ali’ye hazır olduğumu bildiriyorum, ama patlama anında ani bir refleks ile her iki ayağım birden yerden kesiliyor, ve kameram özenle seçilmiş sahneden başka herşeyi çekiyor. Neyse, rallinin sonuna doğru ya kulak zarım patlar, ya da alışırım da bir kez olsun filmde kullanabileceğim bir top atışı sahnesi yakalarım.
Esenköy açıklarında apazdan aldığımız 18-23 not rüzgar ile yankee ön yelkenimizi açtık, ve son 2 saat 6 not süratle hoş bir seyir yaptık. Esenköy Limanı daha önce hiç görmediğim kadar temiz ve derli toplu. Mayra için hazırlanmış oldukları belli. Mendirek duvarına Mayra için hoşgeldiniz pankartları asılmış, mendirek ve rıhtım boşaltılmış. Teknelerden kimisi aborda oldu, kimisi de kıçtan kara yanaştı. Karşılamaya gelenler becerikli ve güleryüzlü. Rıhtımdaki musluklardan akan içme suyu niteliğindeki gür su ile depolarımız bayram etti. Esenköy belediyesi toz kalkmasını önlemek amacıyla arazöz ile rıhtımı suladı. Evet, bu yıl Esenköy çok iyi bir izlenim bıraktı. Flamalarımızı Adnan Kahveci çay bahçesine astık. Crazy teknesindeki becerikli arkadaşlarımız Oya ve Zerrin güzel bir jest yaparak bütün ralli katılımcılarını çay bahçesinde mantı ziyafetine davet ettiler. Daha sonra turistik çuf çuf trene binerek Şelale Restoran’da Belediye Başkanı Adnan Kaptan ve Su Ürünleri Koop. Başkanı Mehmet Özmen ile birlikte lezzetli bir akşam yemeği yedik. Yemekten sonra, Esenköy, adı üstünde, esmeye başladı. Yarına şenlik var!
Puslu bir havada demir alırken uzakta dehşetle gördüğümüz kapkara bulutlar, liman dışına çıkarken bizi yakaladı. Dümdüz denizde sağnak yağış altında sırılsıklam bir seyir ile Poyrazdan 2-4 Bofor rüzgarla birkaç saat gittikten sonra pırıl pırıl güneşli bir havada Zeytinbağ’a ulaştık. Yeni Belediye Başkanı Ali Turan ile tanıştık. Rıhtımda genç kızlar büyük bir masa hazırlamış, üzerinda zeytinyağı, Trilye’nin meşhur sele zeytini ve cevizli çörekler. Gün geçtikçe çekiciliğinden hiçbirşey kaybetmeyen güzelim Zeytinbağını bu yıl rehber Hasan eşliğinde gezdik. 8. Yüzyıldan kalma Fatih camii, duvarlarında mozaikleriyle antik kilise, hamam ve okul hakkında bilgi aldıktan sonra sıra geldi zeytin ve zeytinyağı alışverişine... Akşam Liman restoran önünde açık havada kurulmuş upuzun bir masada Mayra flamaları altında neşeyle balıklarımızı yedik. Babalar günü için Sadun Ağabey’e üzeri yazılı bir rakı şişesi ve rakı bardağı hediye etmeye karar verdik. Wild Venture’da Sadun Ağabey’in deyimiyle birer “MANDA BATMAZ” sade kahve içip “TUMBA YATAK”.
GÜMMMMMM! Bu kez Ali hazırlıklı. Topu patlatırken kulağına tıkaç koyuyor, ben yine havaya uçtum! Artık yaz geldi. Hava pırıl pırıl güneşli. Rüzgar 1-2 kuvvetinde, yunuslar eşliğinde keyifli bir seyir yapıyoruz. Sadun Ağabey yine ESEN teknesinde Trilye ile Çayağzı arasındaki limanları kolaçan ediyor. Ben ise özenle akşam Sadun Ağabey’e vereceğimiz rakının ön yüzündeki etiketi çıkardım, üzerine asit ile “ DENİZLERİN BABASINA MAYRA’DAKİ MİÇOLARINDAN” yazısı yazıyorum. Asit zamanla etkisini kaybetmiş, pek zayıf bir yazı olunca bu kez kırmızı cam boyası kullanıyorum. Bir de kurdele bağladım mı tamam olur. Akşam Çayağzı rıhtımında her tekneden bir meze katkısıyla Esen’in Zeytinbağı’nda hazırlattığı, Can’ın alıp getirdiği kasap köftelerini kömür ateşinde kızartıp yiyeceğiz. Çayağzı da derli toplu, korunaklı ve çok büyük bir liman. Köy halkı ile geçmiş Mayra’lardan tanış çıkıyoruz. Mutlu ve cana yakın insanlar. Belli ki iyi yönetilen bir köy burası. Muhtar Halil Uğur yöre halkı tarafından çok sevilen, yardımsever bir muhtar. Mayra için de sardalya balığı ayırmış, kömürde pişirtip bize ikram edince köfteleri yemekten vazgeçtik. Sadun Ağabey’in hediyesini verme zamanı geldiğinde Wild Venture’a koşup ambarın üzerinde duran şişeyi almak üzereyken ayağım takıldı, ve ambar kapağı hafifçe aralandı. Şişe şöyle bir sallandı ve balıklama denize daldı. Eyvahhhh! Her krizde olduğu gibi Yengeç teknesinin reisi Ali, Hızır gibi başka bir şişe ile imdada yetişti. Alelacele aynı yazıyı ona da yazdım, ve Sadun Ağabey’in babalar gününü kutladık. Ama Sadun Ağabey’in gözleri denize dalıp gitmişti – tam da rakı şişesini düşürdüğüm yere! “Ben onu orada bırakmam” dedi. Bir tekne gelir çarpar da, Maazallah....” Sabahleyin dediğini de yaptı. Bir felaket olmadan dalgıç arkadaşımız Kaya denize daıp şişeyi çıkardı.
O gece uykum kaçtı, kokpite çıktığımda rıhtımdaki masanın başında oturan iki kişi gördüm, muhtarın Mayra için gece bekçisi görevlendirdiğini sandım. Oysa ertesi sabah Taynur teknesinde reis ile mürettebat arasında anlaşmazlık çıktığını, Orhan Bey ve oğlu Giray’ın tekneyi terk ettiklerini duyunca durum anlaşıldı. Tayfun Bey tek başına tekne ile Istanbul’un yolunu tuttu. Teknede uyum her şeyden daha önemli.
GÜMMMMM! Her seferinde Sadun Ağabeyi kapıp erkenden yola çıkan Esen de bugünkü start seremonisine katıldı. Rallinin maskotu, hepimizin gözbebeği Alara, Çayağzı – Ocaklar etabının büyük bir kısmını Crazy’nin arkadan çektiği hamburgerin içinde yaptı. Ataköy Marina yelken okulunda optimist eğitimi almakta olan bu küçük hanım ve optimist yarışlarına katılmakta olduğu için aramızda bulunmayan ablası Dilara, geleceğin büyük denizcileri olmaya aday.
Ocaklar’da deniz temiz. Bir yüzme molası verip Esen, Murat, Kaya, Turgut ve Sadun Ağabey’i yemeğe davet ettik. Menude Trilya köfteleri, Akdeniz Salatası, fıstıklı patlıcanlı çevirme pilav ve zeytinyağlı taze fasulye var. KeyfimizEsen’den gelen Bulgar Pomorie şarabı ile tamamlandı. Sadun Ağabey ile Kaya arasında bir baba-oğul muhabbeti başladı. Galiba Kaya’yı evlat edindi.
Saat 6:00da Erdek’e ulaştık. Akşama program yok. Kebapçıda içkisiz ve nezih bir akşam yemeği yiyoruz, sonra teknelerin güvertesinde zıvanadan çıkıyoruz! Kahkahalarımız bütün Erdek’te çınlıyor. Gece Sadun Ağabey’in Kaya’yı evlatlıktan reddetmesiyle sona eriyor. Baba ile oğul arasına kutsal ruh girdi! Ahh la luna, keşke konuşabilsen....
Bugün top sesi yok. Erdek’ten bir yere kıpırdamıyoruz. Alışveriş, banka, temizlik, dinlenmeye ayrılmış bir gün. Akşam Erdek Belediye Başkanı Hüseyin Sarı, eşi, çocukları, ve konukları ile birlikte yemek yiyip plaketlerimizi veriyoruz Erdek’te Marina projesi gündeme geliyor. Uzaktan yaklaşan şimşeklerle birlikte esintiler de başlıyor. Saltanat bitti. Yarın biraz dayak var.
Yıldız – Poyraz 2-4, zaman zaman 5 Bofor rüzgar ve bardaktan boşanırcasına sağnak yağış biraz diner gibi olunca saat 11:00 de demir alıyoruz. Yengeç’in pervanesine bilek kalınlığındaki halat dolanıyor, bereket versin kıçaltındaki delikten pervaneye ulaşabildiği için suya dalması gerekmiyor. Epey uğraştı, ama starta yetişti. GÜMMMMM! Rotamız Paşalimanı. 12 mil kadar yolumuz var. 15 not rüzgar ile Paşalimanına saat 13:00de ulaşıyoruz. Paşalimanında rıhtım ve iskele yok. Tekneler alargada kalıyor. Botlarla sahile çıkıyoruz. Sadun Ağabey’i köyün mezarlığında buluyorum. Gözleri buğulu burada yatan eski dostlarını ziyaret ediyor. Eski arkadaşlardan sadece birkaçı sağ kalmış. Birlikte Edip Ağabey’in evine yürüyoruz. Bir zamanlar güzel günler geçirmiş olduğu bahçe ve ev bakımsız kalmış. Diz boyu otları aralayıp Kısmet’in eski direğini buluyor.
Akşam botlarla Harmanlı’daki açık restorana gidip dönmek bu havada biraz riskli. Bu yüzden komodorumuz ‘plan B’ uygulamasına geçiyor, ve saat sekizde bir balıkçı teknesi ile her tekneye birer porsiyonluk tabaklar halinde kişi adedine göre yemek paketleri bırakılıyor. Menude ızgara köfte, patates patlıcan ve biber kızartması, salata ve ayran var. Paşalimanının nefes kesici günbatımında teknelerimizde olmak hepimizin hoşuna gitti. Paşalimanı Marmara’da en çok sevdiğim demir yeri. Yıllardar hiç değişmiyor, kalabalıklaşmıyor. Sanki uygarlık semtine bile uğramıyor. İnsanları da çok sevecen.
Sabah saat 10:00da topumuzu patlattık. Dostlar alışverişte görsün, yelkenler basıldı. Peçenek teknesi Erdek’te aldıkları rengarenk balonları mandarla direğe basarak balon seyri (!) yaptı. Hava açık, rüzgar hafif. 13:00’de yeni Mürefte limanında çok heyecan verici bir karşılama töreninin içinde bulduk kendimizi. Mürefte halkı rıhtıma dökülmüş, Mürefte Lisesi folklor ekibi renkli giysileriyle davul zurna eşliğinde halk oyunları gösterisinde. Güzel bir hediyelik eşya tezgahı kurulmuş, ve bir otobüs rallicileri almak için hazır bekliyor. Mürefte Limanı çok geniş, tertipli ve temiz. Tanker ile su ve mazot ikmali yapılabilir, Marina Ofisinden elektrik alınabilir. Rıhtımda çok iyi bir restoran, şehrin içinde de özel sektöre yeni geçmiş iyi bir otel ve restoran var. Belediye Reisi Abdullah Perçin, Liman İşletmesi Genel Müdürü Mesut Kızılırmak, Marina Şarapçılık Şirketinin Sahibi sponsorumuz Gürkan Koçer bizim için güzel bir Mürefte turu ve Şarap Fabrikası gezisi tertiplemişler. Akşam bir Roman fasıl heyeti eşliğinde şarkılar söylendi, danslar yapıldı, ve Gürkan Bey’in davetlisi olarak nefis bir akşam yemeği yendi. Istanbul’dan gelen Teoman Arsay Ağabeyimiz ve Marina Genel Müdür Yardımcısı Yalçın Dülger ile birlikte, 18 Eylül’de tekrar Mürefte’de buluşmak üzere sözleştik. Ralliden ayrılan LaSoie, Onur ve Peçenek teknelerinden 7 değerli arkadaşımızı uğurladık. Onlara çok alışmıştık.
Sabah, otelin karşısında toplu (!) start yaptık. GÜMMMMM! Yine çok latif bir havada Çardak’ın yolunu tuttuk. Beş saatlik bir seyirde Alara Çanakkale Boğazını bir hamburger ile geçen ilk çocuk ünvanını aldı. Çardak, yine alargada kaldığımız ikinci koy. Deniz çok temiz. Botlarla karaya çıktık. Kıyıdaki lokantada Belediye Başkanı Daniş Tanrıöver, eşi, çocukları ve yardımcıları ile yemek yedik. Osmanlıların Gelibolu’ya çıkış noktaları olan Çardak her yıl çeşitli panayır ve festivaller düzenliyor, güreş müsabakaları tertipliyor. Güneşin batışını seyretmeye doyum olmuyor.
Sabah saat 8:00’de Harmony in Blue teknesi, içinde Ataköy Marina’dan dostlarımız Faruk, Murat, Mehmet, Necati ve Orhan ile birlikte bize katıldılar. GÜMMMMM! Onların kulakları idmansız olduğundan çok korktular. Sakin bir seyir ile Çanakkale’ye ulaştık. Marinanın rıhtımı bizim için hazırlanmış. İpek gibi, yepyeni bir tonoz halatı ile kıçtan kara yanaştık. Saat 12:00de yürüyerek feribota bindik. Orada bizi bekleyen otobüsümüzle rehber eşliğinde yaptığımız Gelibolu turu, bugünleri yaşayabilmemiz için yapılan fedakarlıkları, dökülen kanları, toprağa verilen şehitleri yeniden hatırlattı bizlere. Bazı arkadaşların söylediği gibi Meclis toplantılarının arada bir burada yapılması ulusal bilincin yerleşmesi açısından iyi bir fikir olurdu.
Akşam üzeri Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Yardımcısı Handan Özyayla, ve şehrin diğer ilerigelenleri rıhtımdaki kokteyl partide Mayracılar ile buluştular. Kokteylde yine Ataköy Marina’dan araba ile gelen arkadaşlarımız da hazır bulundu. Akşama tiyatroya gidiyoruz. Truva’nın antik amfiteatrında bir Yunanlı grup tarafından yunanca ‘Truvalı Kadınlar’ eseri oynanacak. Yunanlılar eseri doğal çevresinde orijinal dilinde sahneye koyduğu gibi, seyircisini de ta Yunanistan’dan kendileri getirmişler. Çok ilginçti, ah, bir de Yunanca bilseydik.....
Sabah saat 8:00de 15 not esen rüzgarla Çanakkale Marina’dan çıktık. Kumkale’ye kadar yelken seyri yaptık. Saat 15:00’de Bozcaada’ya ulaştığımızda Mayra çoktan yerine yerleşmişti bile. Bu gece son gecemiz. Koreli’nin yerinde sponsorumuz Esen Mepa’nın verdiği muhteşem bir akşam yemeği sırasında komodorumuz katılımcılara plaketlerini, küçük maskotumuz Alara’ya hediyesini verirken, şu geçen on gün içinde 29 kişi eski dostlukları pekiştirdiğimizi, yeni dostlar edindiğimizi, birbirimizden, özellikle Sadun Ağabeyimizden ne kadar çok şey öğrendiğimizi düşünüyoruz.